Kemal Sunal

1944 yılında, İstanbul'da doğdu. İlkokul öğrenimini Mimar Sinan İlkokulunda, orta ve lise öğrenimini ise Vefa Lisesinde tamamladı. Lisede öğrenim gördüğü dönemde her sınıfı iki senede geçti, yalnızca bir tek yıl kalmadan diğer seneye geçebildi. Bu durumun, kendi tembelliğinden kaynaklanmadığını dile getirdi; 15-20 kişilik bir arkadaş grubunun içerisindeydi, hepsi birlikte hareket ediyor ve beraber geçip beraber sınıfta kalıyorlardı. Tüm bu haylazlıklar ile liseyi 11 yılda bitirdi.

Tiyatroya lise yıllarında amatör olarak başladı ve temsillerde rol aldı. 1966 yılında, Vefa Lisesindeki felsefe öğretmeni Belkıs Balkır; Kemal Sunal'ı, Müşfik Kenter'in yanına götürdü ve böylece profesyonel tiyatro hayatına başladı. 

O dönem, “Akşam” gazetesi liseler arasında düzenlenen bir yarışma açtı. Sunal, lisesiyle birlikte bu yarışmaya katıldı ve "Harput’ta Bir Amerikalı" adlı oyun oynandı. Aynı dönemde Kenterler Tiyatrosu'nda profesyonel tiyatroculuğa başlamıştı. Oyunları çok ilgi çekti, ödülü almaya hak kazandılar ancak oyuncu grubunun içerisinde profesyonel bir oyuncu olan Kemal Sunal bulunduğu için ödülü kendilerine vermekten vazgeçtiler. Kendisi yüzünden lisesinin bu ödülü kaybetmesini hiç unutamadı. Vefa Lisesinde okuduğu yıllarda arkadaşlarıyla sık sık okuldan kaçıp sinemaya gitti. Kulüp Sineması’nda, okuldan topluca kaçtıkları için yoklama yaparlardı. Vefa Lisesindeki bazı şakalarını ve anılarını daha sonra rol alacağı “Hababm Sınıfı” filminde kullandı. 

Yaz tatillerinde ev ekonomisine katkıda bulunmak, kendi kitaplarını ve ayakkabılarına alabilmek adına çeşitli işlerde çalıştı. Bir elektrikçinin yanında çıraklık yaptı, Emayetaş Fabrikası’nda çalıştı. Birçok şeyin yokluğunu çekerek büyüdü ancak ona göre, Kemal Sunal'ı yaratan da bu yokluklar idi.

Liseyi bitirdikten sonra Gazetecilik ve Halkla İlişkiler Yüksekokuluna kaydoldu. Burada iki sene öğrenim gördü. 

1981 yılında askere gitti, diğer askerlerin kendisini görünce gülmeye başlaması nedeniyle, birliğin düzenini bozduğu gerekçesiyle geri hizmete verildi. Ankara, Etimesgut'ta askerliğini yaparken usta birliğinde "Armoni Mızıkası" isimli moral grubuna dağıtıldı, bu vesileyle Türkiye'nin birçok bölgesinde askerlik yaptı. Askerde olduğu dönemde okula gelip ilk kaydını yenilemesi zira aftan yararlanabileceği söylendi ancak gidemedi ve kaydı silindi. Tiyatroya ağırlık vermesi sebebiyle sınavlara giremedi ve eğitimini yarıda bırakmış oldu.

Kenterler Tiyatrosu'ndan ayrıldıktan sonra Ulvi Uraz Tiyatrosu’na geçti ve dört yıl boyunca burada sahne aldı. Ardından Ayfer Feray Tiyatrosu ve Devekuşu Kabare'de yer aldı.

Zeki Alasya, Kemal Sunal'dan önce “Sev Kardeşim” (1972) adlı film ile sinemaya geçti. Bir gün Ertem Eğilmez'i tiyatroya davet etti. "Dün-Bugün" oyunu oynadıkları sırada Ertem Eğilmez gelip seyretti. Oyunu izleyenler arasında Münir Özkul da vardı. Münir Özkul, Ertem Eğilmez'e: "Bak Ertem, bu çocuğa dikkat et. Bunda iş var." dedi ve Kemal Sunal ile tanışmasını sağladı. O dönemde yeni bir filme başlayacaklardı. Zeki Alasya ile Metin Akpınar'ın rolleri tamamdı ve Tarık Akan da bu filmde bir basketbolcuyu oynuyordu. Akan'ın yanında oynayacak uzun boylu erkeklerin tiyatrocu olmaları tercih edildi, Şehir Tiyatrosu'ndan da birçok kişi çağırıldı; Kemal Sunal da uzun boylu olduğu için bu role çağırılanlardan biriydi. Böylece “Tatlı Dillim” (1972) filminde Tarık Akan’ın yanındaki basketçi gençlerden birini oynadı. Ankara'ya turneye gidildi, film geç kaldığı için İstanbul'da vizyona giremedi ve ertesi sezona bırakıldı. 1972 yılında, Balıkesir'den bir grup arkadaşı Ankara'ya geldi. Arkadaşları, "Tatlı Dillim" filmini seyretmelerinin üzerine: "Senin film oynuyor, çok gülüyorlar sana.” diyerek Sunal'ı Balıkesir ve civarındaki ilgiden haberdar ettiler. Sezon açıldıktan sonra film Saray Sineması'na geldi. Kemal Sunal ilk gün sinema salonunun en arkasına gidip oturdu, perdede yalnızca sekiz kez görünüyordu. Ancak her görünüşünde salonda kahkaların koptuğunu fark etti. İzleyiciler, diyalogları duymasalar bile Sunal'ın yüzünü gördüklerinde gülmeye başlıyorlardı. Bunun üzerine Sunal, arkasına yaslanarak: "Bu iş tamamdır!" dedi zira izleyicinin, kendisini sıcak ve samimi bulduğunu anladı. O, halkın içinden biriydi. 

Özel hayatında soğuk bir adam olduğunu dile getirse de filmlerinde perdeye müthiş bir sıcaklık geçirdi ve bu sıcaklık, halkla bütünleşti. 

Türkan Şoray ve Ediz Hun'un başrolü paylaştığı “Güllü Geliyor Güllü” (1973) filminde Sunal, kiralık bir katil rolünü canlandırdı. Bu film 1980 yılında “Tabancamın Sapını Gülle Donatacağım” ismiyle tekrar gösterime sokulacaktı. Başrolünde Kemal Sunal yer almamasına, figüran olmasına rağmen o dönem yıldızı parlayan Sunal'ın resmi, filmin afişine Türkan Şoray ile başrollerindeymiş gibi konacaktı.

Daha sonra “Salak Milyoner” (1974), “Köyden İndim Şehire” (1974) gibi yapımlarla devam etti. Yine 1974 yılında “Salako” adlı filmde ilk kez başrolde oynadı. 

“Hababam Sınıfı”nda (1974) İnek Şaban rolünde oynadı ve böylelikle adı Şaban olarak kaldı. Şaban ismi kendisiyle öyle bütünleşti ki bir filmde, firmanın yaptığı yanlışlık sebebiyle “Atla Gel Niyazi” olan film adı, afişlere “Atla Gel Şaban” olarak basıldı. Ancak karakterin adı aslında Niyazi idi. Buna rağmen hiçbir seyirci neden filmdeki adının Niyazi, afişteki adının ise Şaban olduğunu sorgulamadı hatta bu durumun farkına bile varılmadı. 

Devekuşu Kabare ile Ankara turnesinde iken Gül Hanım, kendisini izlemeye geldi ve Sunal'ı çok beğendi. Kaldığı otelden aradı, çift bir süre konuştu, daha sonra Sunal kendisini arayıp görüşmek için bir randevu verdi. Son anda Sunal gitmekten vazgeçse de Münir Özkul muhakkak gitmesi gerektiği söyledi. Çift, 1975 yılında evlendi. 1977 yılında oğlu Ali, 1984 yılında kızı Ezo doğdu. Kızının adını "Ezo Gelin" öyküsünden alıntılayarak koydu. Ali ile Ezo, bir aşk öyküsünün kahramanları idi. 

Antalya Film Festivali’nde “Kapıcılar Kralı” (1976) filmiyle, en iyi erkek oyuncu ödülünü aldı. Antalya’da ve Türk sinema tarihinde bir ilk yaşandı zira bu ödül daha önce hep jönlere teslim edilmiş olup ilk kez bir komedyene verilmişti. 

Uçağa binmekten ve deniz yolculuğundan epey korkardı. Metin Akpınar ile birkaç kadeh içtikten sonra gece yarısı olduğunda Kabataş'a gider, bir arabalı vapuru uğurlar ve nasıl gittiğine bakardı. Yenisi geldiğinde ise tam bineceği sırada korkudan vazgeçer, bir dolmuşa atlar ve Taksim'e dönerdi. Daha sonra gün ağarırken aynı yere gelir, sabahın erken saatlerinde deniz henüz dalgasız ve sakin iken binerek Üsküdar'a geçerdi.

1978 yılında Fatma Girik ile ortak olarak bir film şirketi olan Can Film'i kurdu. Bu film şirketi, yapımcılığını Fatma Girik ve Kemal Sunal'ın yaptığı “Yüz Numaralı Adam” (1978) filmiyle ilk filmini çekti.

“Gurbetçi Şaban” (1985) filminde, Almanya yolcusu iken otobüste tanıştığı bir kıza âşık olan Şaban'ı canlandırdı. Bu filmden ve tarihten sonra Kemal Sunal sinemasında artık "Şaban" rolü olmadı. 

Sinemada rol aldığı son film ise “Propaganda” (1999) oldu. Bu filmde Metin Akpınar'ın yanında Meltem Cumbul, Rafet El Roman, Meral Orhonsay ve oğlu Ali Sunal ile birlikte oynadı. “Propaganda”, Kemal Sunal'ın oğlu Ali Sunal ile birlikte oynadığı ilk ve tek film olarak anılara kazındı.

2000 yılında Kemal Sunal, yönetmenliğini Ali Özgentürk'ün yapacağı “Balalayka” filminde "Necati" karakterini oynamayı kabul etti. Sunal'ın, filmin çekimlerine katılması için Trabzon'a gitmesi gerekiyordu. Ancak 3 Temmuz 2000 tarihinde, film çekimlerine başlamak için Trabzon'a gitmek üzere bindiği uçakta kalkıştan hemen önce geçirdiği kalp krizi sonucu hayatını kaybetti. Kemal Sunal'ın ölümünün ardından “Balalayka” filminin başrolünü Uğur Yücel oynadı.

Uçak ve deniz taşıtları korkusunu daima dile getiren Kemal Sunal’ın, bu film çekimleri için uçağa binme gerekçesini Zeki Alasya şu sözlerle açıkladı: "Kimseleri filmin çekileceği yere otobüsle gitmek sıkıntısında bırakmamak için kendini zorlayarak bindi o uçağa, imkânı yok binmez."

Mezun olduğu Vefa Lisesinde Kemal Sunal anısına bir anket düzenlendi ve anket sonucunda başarılı, sevilen sanatçılara "Kemal Sunal Kültür ve Sanat Ödülü" verilmesi kararlaştırıldı.

Rol aldığı filmlerden bazıları şunlardır:

Oh Olsun (1973)

Salak Milyoner (1974)

Mavi Boncuk (1974)

Hababam Sınıfı (1974)

Hanzo (1975)

Süt Kardeşler (1976)

Kapıcılar Kralı (1976)

İbo ile Güllüşah (1977)

Köşeyi Dönen Adam (1978)

İnek Şaban (1978)

Şark Bülbülü (1979)

Davaro (1981)

En Büyük Şaban (1983)

Öğretmen (1988)

 

Kemal Sunal: “Bu sevginin arkasında yatan sır, benim ilk başta sade bir vatandaş olmamdan kaynaklanıyor. Halkın arasından gelmemden kaynaklanıyor. Sırtımı halka dayamamdan kaynaklanıyor. Ben bir balon değilim. Öyle çıkanlar var. Her gün basında, televizyonda gözüküyorlar, gözükmeye mecburlar, ayakta kalabilmek için. Benim böyle bir şeye ihtiyacım yok, senelerce de olmadı. Çünkü sırtımı halka dayamışım ben.”

 

Zeki Alasya’nın gözünden Kemal Sunal: "Birinci film, ‘Tatlı Dillim bitti; ikinci filmle beraber Kemal, sinemada bizim çok önümüzdeydi. Hiç kimse inkâr edemezdi. Biz hep beraberdik... Tamam, tabii beraberdik. Bütün başarılara beraber imza attık... Elbette. Ama Kemal farklı bir yerdeydi. Kemal artık sinemanın büyük starıydı. Bizler iyi oyunculardık belki. Stardık da belki kendi çapımızda ama, o 'ulusal star' diyeceğim, 'sinemanın bir numaralı starı' diyeceğim konumda olmadık hiçbirimiz. Sadece Kemal oldu."