I. Mustafa

Osmanlı Devleti’nin 15’inci hükümdarı olan I. Mustafa, babası III. Mehmet’in Manisa sancak beyliği sırasında 1592 yılında Manisa’da doğdu. Dedesinin vefatı üzerine babasının 1595’te tahta çıkması üzerine, kardeşleriyle birlikte Topkapı Sarayı’na gitti. Abisi Ahmet’in 14 yaşında tahta çıkması, onun yaşama garantisi oldu. Çünkü küçük yaşta tahta çıktığı için I. Ahmet’e vâris olacak erkek çocuğu yoktu. Bundan dolayı, hanedanın erkek vârisi olarak Mustafa’nın hayatına kastedilmedi. Tabii bu durumda III. Mehmet tahta çıkarken 19 kardeşinin katledilmesinin halkta doğurduğu nefretin de etkisi oldu. I. Mustafa’nın hayatı, abisi Ahmet’in oğulları dünyaya gelince tehlikeye girse de şehzadelerin yaşının küçük olması ve o yıllarda beliren akli zafiyetinden ötürü canına kastedilmedi. Bazı yabancı elçiler, ülkelerine gönderdikleri raporlarda I. Ahmet’in birkaç kez kardeşini öldürtmeye niyetlendiğini ancak ilk niyet ettiğinde aniden rahatsızlandığı için, ikinci seferde ise büyük bir fırtına çıktığı için öldürme işini ertelediğini kaydetmişlerdir. Ancak I. Mustafa öldürülmese de sarayda sıkı gözetim altında tutulmuş ve sürekli öldürülme stresi altında yaşamak zorunda bırakılmıştır. Bundan dolayı da akıl sağlığı bozulmuştur.

Abisinin Ölümü Taht Yolunu Açtı

I. Ahmet’in 27 yaşında hayata gözlerini yumması, umulmadık bir şekilde I. Mustafa’ya taht yolunu açmıştır. I. Mustafa’nın abisinin yerine hükümdarlık görevini üstlenmesi, Osmanlı saltanat sisteminde köklü bir değişiklik olarak yorumlanmıştır. Çünkü o tarihe kadar babadan oğula geçen taht, ilk defa abiden kardeşe geçmiştir. I. Ahmet’in 13 yaşındaki oğlu Osman dururken I. Mustafa’nın tahta çıkmasında Şeyhülislam Hocazade Esat Efendi’nin, Kaymakam Sofu Mehmet Paşa ve diğer devlet ileri gelenlerini ikna etmesinin etkisi olmuştur. I. Mustafa’nın tahta çıkarılmasında, saray bürokrasisinin onun akli zafiyetini kendi çıkarları için kullanma planının yattığı da ileri sürülmüştür. Abisinin vefat ettiği 22 Kasım 1617 tarihinde tahta çıkan I. Mustafa, ilk hükümdarlık döneminde üç ay görev yaptı. Bu süre zarfında sık sık ava çıktı. Askerî teçhizatlara duyduğu merak nedeniyle sık sık Tophane’ye gidip üretilen topları inceledi, Haliç Tersanesi’ne gidip donanma için üretilen gemilerin durumunu yakından takip etmeyi en büyük alışkanlığı hâline getirdi.

Neden Tahttan İndirildi?

Kendi çıkarları için I. Mustafa’yı tahta çıkartanların, neden tahttan indirdikleri farklı iddialarla izah edilmiştir. Dönemin tarihçilerinden Hasan Beyzade Ahmet, I. Mustafa’nın tahttan indirilmesinde çıkışında olduğu gibi Kızlar Ağası Mustafa Ağa’nın önemli etkisi olduğunu nakletmiştir. Kızlar Ağası Mustafa Ağa’nın, I. Mustafa tahta çıkarılırken iyileşeceğine dair umut taşıdığı ancak Mustafa’nın akıl sağlığının giderek kötüleştiği için umudunu yitirdiğini kaydetmiştir. Kâtip Çelebi gibi tarihçiler ise Mustafa’nın tutarsız hareketlerinden bahsedip onun yerli yersiz denizi seyretmeye gittiği, yanındaki altınları balıklara yem diye attığı, ona buna para dağıttığı, vezirler arza girdiklerinde bazısının tülbendini çekip başını açtığı gibi garip hâllerinden söz ederler. Bu durum devlet yönetiminde ciddi zafiyet meydana getirdiği için, Kaymakam Sofu Mehmet Paşa ve Şeyhülislam Esat Efendi, I. Mustafa’yı annesiyle anlaşarak 26 Şubat 1618 tarihinde tahttan indirdiler ve oturduğu odanın kapılarını üstüne kapatarak hapsettiler.

Dört Yıl Gözetim Altında Tutuldu

I. Mustafa, abisinin hükümdarlığı döneminde olduğu gibi, yeğeninin tahta çıkarılmasından sonra da gözetim altında tutuldu. Hatta yeğeni II. Osman, Hotin seferine çıkarken saltanatı için tehlikeli gördüğü kardeşi Mehmet’i öldürttüğü hâlde, akli durumu nedeniyle amcasına dokunmadı. Mustafa, dört yıl gözetim altında tutulduktan sonra, 19 Mayıs 1622 günü II. Osman’ın tahttan indirilmesinin ardından onu yeniden tahta oturttular. Ancak dört yıllık gözetim sürecinde Mustafa’nın akıl sağlığı iyice bozulmuştu. Bu nedenle Şeyhülislam Esat Efendi’nin itirazlarına rağmen isyancılar, ondan başka hükümdarlık koltuğuna oturtacak kimse bulamadılar. Osmanlı Devleti’nde ayakların baş, başların ayak olduğu bu dönemde Mustafa’yı Osman’ın yerine tahta geçirmek isteyen isyancılar, onu 20 Mayıs 1622 Cuma günü öğle vakti Eski Saray’dan Topkapı Sarayı’na getirerek biat töreni düzenlediler.

Genç Osman’ın Linç Edilmesi Halkta İnfial Uyandırdı

I. Mustafa, ikinci hükümdarlık döneminde yeğeni Genç Osman’ın öldürülmesinden çok etkilendi. Bazı Batı kaynaklarında I. Mustafa’nın saray koridorlarında oraya buraya koşarak kapıları çalıp Osman’ın adını haykırdığı ve kendisini saltanat yükünden kurtarması için feryat ettiği kaydedilmiştir. Ancak onun tıbbi açıdan delilik olarak değerlendirilen durumu ve hareketleri, halk ve tekke şeyhleri nazarında manevi bir havaya büründürülerek velilik olarak yorumlanmıştır. Bu arada Osmanlı ordusunda ve saray sisteminde köklü bir değişiklik yapılması ihtiyacını gündeme getiren Genç Osman’ın katledilmesi olayı, hem İstanbul’da hem de imparatorluğun diğer coğrafyalarında yeniçerilere ve sipahilere karşı nefret duygusu uyandırdı. Bu durum İstanbul’da arka arkaya isyanların çıkmasına neden oldu. Akıl sağlığı yerinde olmayan I. Mustafa’nın ikinci hükümdarlık döneminde, devlet yönetiminde büyük bir boşluk meydana geldi. Başvezir Kara Davut Paşa ve Vezir Mere Hüseyin Paşa, bu boşluktan yararlanmak istemişlerdir. Bundan dolayı orduda ve sivil bürokrasideki çekişmeler, halka yansıdı. Kara Davut Paşa’nın planı, Genç Osman’ın oğlu Murat’ı öldürtüp Mustafa’yı tahtta rakipsiz bırakmak idi. Mustafa’nın ölümü durumunda saltanatın vârisi olmadığı için, Osmanlı tahtına kendisi oturmayı planlıyordu. Ancak Kara Davut Paşa’nın planını saraydaki rakipleri bozdu. Başvezir Kara Davut Paşa’nın planlarını boşa çıkartmak isteyen rakipleri, Genç Osman’ın katillerinin bulunması için kampanya başlattılar. Saray önünde gösterilere neden olan bu kampanya kısa sürede sonuç verdi ve 13 Haziran 1622 tarihinde Kara Davut Paşa başvezirlikten azledildi. Yerine Mere Hüseyin Paşa’nın getirilmesi siyasi ortamı sakinleştirmedi. Gösteriler bir türlü sona ermeyince Mere Hüseyin Paşa da azledildi ve yerine 8 Temmuz 1622’de Lefkeli Mustafa Paşa getirildi. Sarayı kuşatma altına alan göstericiler, yapılan değişikliklerden tatmin olmayınca I. Mustafa’yı istemediklerini seslendirmeye başladılar. Yapılan gösterileri teskin etmek için camilerde vaazlar verilmeye başlandı. Hatta ramazan ayının son cumasında Cerrah Mehmet Paşa Camii vaizi İbrahim Efendi, vaazında yapılan gösterilerin padişahı çok üzdüğünü ve bir köşeye çekilerek ağladığını, kimseye bir şey söylemediğini, rüyasında Osman’ı yüksek bir makamda gördüğünü belirterek kendisine dua edilmesini söyledi. İbrahim Efendi’nin yaptığı bu vaaz halkta etkisini gösterdi ve herkes padişahın veli olduğuna inandı. Hatta 9 Ağustos 1622 tarihindeki bayramlaşma töreninde I. Mustafa’nın tahtında oturmayıp ayakta durması dahi Hulefâ-i Râşidîn’in âdetini ihya ettiği gerekçesiyle övüldü. Hatta saray bürokrasisi I. Mustafa’yı sık sık halkla buluşturup tepkileri yatıştırmaya çalıştı. Bu arada Lefkeli Mustafa da görevinden azledilip, 21 Eylül 1622’de yerine Gürcü Mehmet Paşa getirildi.

Genç Osman’ın Öldürülmesinden Sorumlu Tutuldu

İstanbul’daki tepkiler, en sonunda Erzurum’da da yankı buldu. Abaza Mehmet Paşa, II. Osman’ın kanını dava ederek isyan etti. İsyan sırasında “Ölen şah, öldüren padişahtır!” sloganlarıyla I. Mustafa suçlandı. Hatta Şeyhülislam Zekeriyazade Yahya Efendi, isyancı sipahileri yatıştırmak için idam emrinin I. Mustafa tarafından verildiğini iddia etti. Bu iddiayı saray yalanladı ve Kara Davut Paşa’ya da Genç Osman’ın öldürülmesi yolunda izin verilmediği açıklandı. Böylece Genç Osman’ın öldürülmesinin suçu Kara Davut Paşa’ya yüklendi. Bunun üzerine isyancılar Kara Davut Paşa ve yardımcılarını ele geçirip idam etmek istediler. Davut Paşa, Genç Osman’ı amcası Mustafa’nın emri ile öldürdüğünü ileri sürerek koynundan emirleri çıkartıp gösterdi. Bu durum meydanda bulunanlarda şaşkınlık yarattı. Bu şaşkınlıktan yararlanan Kara Davut Paşa, isyancıların elinden kaçmayı başardı. Ancak takip edilerek yakalandı ve 8 Ocak 1623’te Yedikule’de idam edildi. Buna rağmen saraydaki iktidar mücadelesi sona ermedi. Mere Hüseyin Paşa, Gürcü Mehmet Paşa çekişmesi, 5 Şubat 1623’te Mere Hüseyin Paşa’nın ikinci defa başvezirliğe getirilmesi de toplumdaki tepkiyi dindirmedi.

Fatih Camii Basılıp, Öğrenciler Katledildi

I. Mustafa’nın tahttan inmesine sebep olan süreci ise Fatih Camii’nde toplanan âlimler hızlandırdı. Padişahın iradesinin ve akıl sağlığının yerinde olmadığını tartışan âlimler, I. Mustafa’nın imamlığının caiz olmadığını ve hal edilmesi gerektiğini konuştular. Aldıkları kararı da Fuldane Valide Sultan’a bildirdiler. 235 Âlimlerin gönderdiği haber üzerine, Başvezir Mere Hüseyin Paşa, Fatih Camii’ne baskın düzenletti. Ancak toplantıyı düzenleyen âlimler dağılmıştı. Camiyi basan askerler, namaz kılmak ve öğrenim görmek için camide kalan üçü seyyid, dokuzu öğrenci 19 kişiyi katledip cesetlerini kuyulara attılar. Bu vahşet, büyük bir infiale neden oldu. Ayaklanan yeniçeri ve sipahiler Başvezir Mere Hüseyin Paşa’yı azlettirdiler. Artık kimsenin I. Mustafa’dan bir beklentisi kalmamıştı. Sonunda başvezirlik görevine getirilen Kemankeş Ali Paşa, Şeyhülislam Yahya Efendi ve kazaskerlerle, padişahın tahttan indirilmesi konusunda anlaştı. Askeri de cülus bahşiş istememek kaydıyla I. Mustafa’yı tahtından indirme konusunda razı etti. Ardından padişahın annesine haber yollandı ve durum bildirildi. Bu durum karşısında valide sultanın da tahttan indirilme kararını kabul etmekten başka şansı kalmadı. Bu karar alındığında annesiyle Davut Paşa Çiftliği’nde bulunan Mustafa, divan toplanacağı gerekçesiyle Topkapı Sarayı’na getirildi ve 10 Eylül 1623 tarihinde eskiden gözetim altında tutulduğu odaya kapatılarak yerine yeğeni IV. Murat tahta çıkarıldı. 25 yaşında giydiği hükümdarlık gömleğini, ilkinde 96 gün, ikincisinde 1 yıl 3 ay 20 gün giyen I. Mustafa, gözetim altında tutulduğu odada 15 yıl daha yaşadıktan sonra 20 Ocak 1639’da vefat etti. Cenazesi bir süre ortada kalan I. Mustafa, daha sonra Ayasofya önündeki bir binaya Hasbahçe’den toprak getirtilmek suretiyle defnedildi.

Kaynak: Ertuğrul Bey’den Sultan Vahdettin’e Tarihin En Kudretli Hanedanı Üç Kıtanın Efendileri Osmanlılar, Hasan Yılmaz, Elips Kitap, 1. Baskı Mayıs 2015, Ankara.