Münir Özkul

Münir Özkul

15 Ağustos 1925 tarihinde, İstanbul’da doğdu. İstanbul Erkek Lisesini bitirdi. 1940’ta, Bakırköy Halkevi’nde tiyatro oyunculuğu yapmaya başladı. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesine ve Edebiyat Fakültesinin Sanat Tarihi Bölümüne devam etti. Muhsin Ertuğrul, Ferdi Tayfur, Haldun Dormen, Sadık Şendil ve Şakir Eczacıbaşı sanat yaşamında etkili olan isimlerdir.

Muhsin Ertuğrul, “İnsan ve Tiyatro Üzerine Gördüklerim” adlı kitabında yer verdiği bir anısında, Münir Özkul’un 12 yaşındayken sahneye çıktığı Ankara’daki bir tiyatro oyununu Mustafa Kemal Atatürk’ün de izlediğini belirterek etkili bir oyunculuk sergileyen Özkul’u Atatürk’le tanıştırdığını, Mustafa Kemal Atatürk’ün Özkul’a “Çocuk, çok büyük bir tiyatrocu olacaksın.” dediğini aktardı.

Ses ve Küçük Sahne’de oynadıktan sonra İstanbul Şehir Tiyatroları’nda (1958-59), Ankara Devlet Tiyatrosu’nda (1959-60) çalıştı. Arkadaşlarıyla Bulvar Tiyatrosu’nu kurdu. 1980’lerin ortalarında Ferhan Şensoy’un Ortaoyuncular topluluğuna katıldı. Sadık Şendil’in “Kanlı Nigar” oyunundaki başarısıyla, İsmail Dümbüllü’nün Kel Hasan’dan devraldığı 50 yıllık simgesel kavuğunu teslim aldı. Özkul da 1989’da bu kavuğu Ferhan Şensoy’a devretti.

Sinema hayatına ise 1950 yılında, “Üçüncü Selim’in Gözdesi” filmiyle başladı. 1970’lerde Adile Naşit, Şener şen, Ayşen Gruda gibi isimlerin yer aldığı Ertem Eğilmez kadrosuna katılarak Eğilmez’in yönettiği filmlerde önemli rolleri canlandırdı. En bilinen rollerinden biri, “Hababam Sınıfı” serisindeki Özel Çamlıca Lisesinin tatlı sert müdür yardımcısı “Kel Mahmut” karakteridir. Bu dönemde, Adile Naşit’le beraber kamera karşısına geçerek onunla birçok film çekti ve Özkul-Naşit ikilisi, dönemin unutulmaz ikililerinden biri oldu.

“Süt Kardeşler” (1976) ve “Şabanoğlu Şaban” (1977) filmlerinde yönetmen yardımcılığı yaptı.

1980’de yapılan bir jübileyle 40. sanat yılını, 1996’da da 55. sanat yılını kutladı. 

1998’de kendisine Kültür Bakanlığı tarafından “devlet sanatçısı” ünvanı verildi.

Bol ödüllü bir oyuncudur. 1967’de, “Kanlı Nigar” oyunuyla İlhan İskender Armağanı’nı; 1972 9. Altın Portakal Film Festivali’nde, “Sev Kardeşim” filmiyle En İyi Erkek Karakter Oyuncu Ödülü’nü; 1991’de Dümbüllü Ödülü’nü; 1997 Altın Kelebek Ödülleri’nde Onur Ödülü’nü; 1999’de, Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Sahne Sanatları Bölümünün verdiği Muhsin Ertuğrul Tiyatro Emek Ödülü’nü; 2004 37. Sinema Yazarları Derneği Ödülleri’nde Onur Ödülü’nü; 2006 Uluslararası İstanbul Tiyatro Festivali’nde Onur Ödülü’nü; 2014 18. Afife Tiyatro Ödülleri’nde, Muhsin Ertuğrul Özel Ödülü’nü ve 2015’te T.C. Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü’nü aldı.

5 Ocak 2018 tarihinde, İstanbul’da vefat etti. 

230’un üzerinde film ve dizide rol aldı. Bazıları şunlardır:

Barbaros Hayrettin Paşa (1951)

Vatan ve Namık Kemal (1951)

Edi ile Büdü (1952)

Kanlı Nigar (1968)

Nilgün (1968)

Ayşecik’le Ömercik (1969)

Arım, Balım, Peteğim (1970)

Keloğlan ve Yedi Cüceler (1971)

Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz (1974)

Hababam Sınıfı Uyanıyor (1976)

Kibar Feyzo (1978)

Şaban ile Şirin (1997)

Reyting Hamdi (televizyon dizisi, 2002)

 

Münir Özkul: “Sanat yaşamım içinde her zaman İbiş’e ve Kavuklu’ya hayranlık duymuşumdur. Nedenini şöyle anlatayım: İnsanı çeşitli etkilerden kurtarabilseydik ortaya birçok müşterek yönü olan bir insan tipi çıkardı. Bu, gerçek yönleri ağır basan evrensel insan tanımı ve tipidir. Ben Kavuklu’da veya İbiş’te kendi içimdeki o insanı yakalamak ve o insana varmak istiyorum.”

“Huzursuzluk, tek kelimeyle inançsızlıkta. Çünkü inanacak hiçbir şeyim yoktu. Ben o zamanlar bugün inandığım şeyleri inkâr etmek istiyordum. Çünkü yine o zamanlar bize şöyle telkinler yapılıyordu: ‘Müsbet kafalı olun. Görmediğiniz şeylere inanmayın. Herkesin kafası ve bilinci var. Bunun için de anlamadığınız şeye inanmayın.’ Sonra ilkokul sıralarında da bu telkinleri destekleyen icraatlar yapıldı. Tam hatırlamıyorum; camiler mi kapatıldı, namaz mı yasaklandı, bir şeyler oldu yani… Ya da o zamanki biz gençlere mi öyle geldi bilemiyorum. Bütün bunların sonunda bizim kafamıza sokulan temel fikir şöyle oldu: Dindarlık ve inanç sahibi olmak gericiliktir. İnançsızlık ise ilericiliktir. Bu da ne demektir, pek derinlemesine anlamamıştık ama içimizde beliren sonuç yorum oldu. Bunun tesiriyle hepimiz yavaş yavaş o yönde ve anlayışta yetiştik. Ve ben Küçük Sahne’de tiyatro oyuncusu iken bilinçli olarak ‘Hiçbir şeye inanmıyorum.’ dedim. Ve böyle demeyi de babamı geçmek zannettim. Somut olarak bunu buldum.”

 

Mürüvvet Sim’in gözünden Münir Özkul: “Münir katiyen prova yapmıyor. Sanat hayatım bitecek gibi geldi bana, epey gözyaşı döktüm. Sabaha kadar prova yaptık. Münir yine prova yapmadı. Mecburen oynadım. Benim ellerim ayaklarım bağlandı fakat Münir gitti, karşımda sanki dev bir sanatçı vardı. Piyes bitti. Herkes Münir’i tebrik etti. Ben de gittim, özür diledim ve elini öptüm.”