III. Edward
III. Edward, lakabı Windsor’lı Edward - Edward of Windsor (13 Kasım 1312, Windsor, Berkshire - 21 Haziran 1377, Sheen, Surrey, İngiltere), Fransa ile Yüz Yıl Savaşları’nı (1337-1453) başlatan İngiltere kralı (1327-1377). Çocukları arasındaki taht mücadelesi kuşaklar boyunca sürmüş ve Güller Savaşları (1455-1485) ile doruğuna ulaşmıştır.
II. Edward ile Fransız asıllı Kraliçe Isabella’nın en büyük oğludur, 1320’de Chester kontu, 1325’te de Akitanya dükü yapılmasına karşın, geleneklere aykırı olarak Galler prensi unvanını almadı.
Babası II. Edward ile onun yetkilerini sınırlamak isteyen baronlar grubu arasındaki çekişme ortamı içinde yetişti. Babasının soylulara karşı davranışını onaylamayan annesi Isabella, İngiltere’nin Fransa’daki mülkleri konusunda kardeşi IV. Charles ile kocası Edward arasında çıkan bir anlaşmazlığı çözmek için 1325’te Fransa’ya gitti. Orada, 1323’te Fransa’ya kaçan ve nüfuzlu bir baron olan Roger Mortimer ile tanıştı ve onun metresi oldu. Ardından Mortimer ile birlikte kocasını tahttan indirmek üzere İngiltere’yi istila hazırlıklarına girişti. Bu istila için gerekli mali kaynağı bulmak amacıyla genç Edward’ı Hainaut ve Holland kontu Wilhelm’in kızı Philippa ile nişanladı. Eylül 1326’da İngiltere’ye çıkan kraliçe beş ay süren istila sırasında halktan gördüğü büyük destekle, II. Edward’ı 29 Ocak 1327’de tahttan çekilmek zorunda bıraktı. Böylece III. Edward henüz 15 yaşındayken İngiltere tahtına çıktı.
Edward’ın resmen Lancaster kontu Henry’nin vesayeti altında bulunmasına karşın, sonraki dört yıl boyunca, ülkeyi fiilen yöneten Isabella ve Mortimer oldu. 1327 yazında İskoçlara karşı düzenlenen başarısız bir seferin ardından, İskoçya’nın bağımsız bir krallık haline gelmesini sağlayan Northampton Antlaşması imzalandı (1328). Bu duruma gönülsüzce razı olan III. Edward, Kasım 1330’da bir danışma kurulunun toplandığı Nottingham Kalesi’ne gece baskını düzenleyerek Mortimer’i tutuklatarak idam ettirdi. Annesine saygılı davranmakla birlikte, onun da siyasal nüfuzuna son verdi.
Genç, ateşli ve hareketli biri olan III. Edward, İngiltere’yi I. Edward zamanındaki gücüne kavuşturmayı amaçlıyordu. Northampton Antlaşması’nı içine sindiremeyen Edward, İskoçya kralı I. Robert’in ölümünden sonra başa geçen II. David’in henüz bir çocuk olmasından yararlanmaya çalıştı. Robert tarafından sürülmüş olan İskoç baronlarının, önderleri Edward Balliol’ı başa geçirmelerine yardımcı oldu. Ama Balliol’ın İngilizlerin kuklası olarak halkın nefretini toplaması üzerine, Fransa’ya kaçmış olan David 1341’de yeniden İskoçya’ya döndü.
1330’larda İngiltere’nin Fransa ile olan ilişkileri giderek bozuldu.Bunun en belirgin nedeni, Gaskonya üzerindeki İngiliz egemenliğinden kaynaklanan anlaşmazlıktı. Ayrıca, yeni Fransa kralı VI. Philippe’in İskoçları desteklemesi, Edward’ın Fransa’nın süzerenliğine başkaldıran Flaman kentleri ile ittifak kurması ve 1337’de Fransa tahtı üzerindeki hak iddialarını yeniden ortaya atması, düşmanlığı tırmandıran öteki etkenler oldu. Fransa’yı kuzeyden istilaya yönelik iki girişimi (1339, 1340) boşa çıkan Edward, Ocak 1340’ta kendisini Fransa kralı ilan etti. Önceleri yalnızca Flaman kentlerini hoşnut etme amacını güden bu karar zamanla önemli bir çatışma nedenine dönüştü ve İngiltere ile Fransa arasında kalıcı bir barışı olanaksız kılan ünlü Yüz Yıl Savaşları’na yol açtı. Bu arada bütün İngiliz kralları 1801’e değin Fransa kralı unvanını taşımayı sürdürdüler.
Haziran 1340’ta Flaman kenti Sluis açıklarında yapılan büyük deniz savaşında Fransız donanması neredeyse tümüyle yok oldu. Ama Edward kara harekatlarında gücünü tükettiğinden, bu zafere karşın, ateşkes antlaşması imzalayarak İngiltere’ye dönmek zorunda kaldı. Sonraki yıllarda büyük miktarda para ve zaman harcayarak Windsor Şatosu’nu onardı ve İngiltere’nin en önemli şövalyelik nişanı olan Order of the Garter’ı oluşturdu. Temmuz 1346’da en büyük oğlu Edward’la (Kara Prens - Edward, the Black Prince) birlikte Normandiya’ya bir çıkarma yaparak Paris kapılarına dayanan Edward, dönüş yolunu kesmeye çalışan VI. Philippe’in ordusunu 26 Ağustos’ta Ponthieu’deki Crécy’de dağıtarak kesin bir zafer kazandı. Ardından Fransız limanı Calais’yi kuşatarak Ağustos 1347’de ele geçirdi. Kentten kovduğu Fransızların yerine İngilizleri yerleştirerek daha sonraki saldırılar için bir üs oluşturdu. Bu arada Gaskonya ve Bretenya’daki zaferlere ve İskoçya kralı II. David’in Neville Geçidinde bozguna uğratılarak tutsak edilmesine karşın, içinde bulunduğu mali sıkıntı, Edward’ı Eylül 1347’de ikinci bir ateşkes antlaşmasına yöneltti.
Ekim 1347’de İngiltere’ye dönen Edward, zaferini görkemli eğlencelerle kutladı. 1348’de Kutsal Roma-Germen imparatoru olması için yapılan öneriyi reddetti. Aynı yıl, İngiltere’de başlayıp bütün Avrupa’yı saran Büyük Veba Salgını, ne Edward’ın sarayındaki gösterişli eğlenceleri ne de savaşı etkiledi; savaş bir dizi önemsiz çarpışmalarla sürüp gitti ve bu arada hesapsız askeri harcamalar yapıldı. Savaştan usanan Avam Kamarası’nın barış çabaları da sonuç vermedi ve Edward 1355’te Calais’den giriştiği başarısız saldırıyla geniş çaplı hareketları yeniden başlattı. 1356 başlarında düzenlediği bir seferle İskoçya’nın güneydoğusundaki Lothians’ı yağmaladı. Aynı yıl İskoçya kralı Edward Balliol İngiliz egemenliğini resmen kabul etti.Ama III. Edward’ın elde ettiği başarılar, Poitier’de büyük bir zafer kazanarak yeni Fransa kralı II. Jean’ı tutsak eden oğlu Prens Edward’ın zaferleri karşısında gölgede kaldı. Tutsağını görkemli bir biçimde ağırlayan Kral Edward, onu Londra Antlaşması’nı (1359) imzalamaya zorladı. Geniş toprakların İngiliz tahtına bırakılmasını öngören bu antlaşma Fransa tarafından tanınmayınca, bunu zorla gerçekleştirmek için Reims’i kuşattı. Ama bu kentte Fransa kralı olarak taç giyme tasarısını, halkın sert direnişi karşısında gerçekleştiremedi. Burgonya’ya düzenlediği başarısız bir seferin ardından, Fransa’yla barış görüşmelerine oturdu.Ekim 1360’ta onaylanan Calais Antlaşması ile, Fransa tahtı üzerindeki hak iddialarından vazgeçmesi karşılığında zengin bir bölge olan Akitanya’ya sahip oldu.
Calais Antlaşması, her iki ülkeye de huzur getirmedi. İngiltere’de yeniden başlayan Veba salgını, toplumsal ve ekonomik karışıklıkların artmasına yol açtı. Bunun üzerine fiyatlar ve ücretleri dondurmaya yönelik çeşitli önlemler alındıysa da pek başarılı olunamadı. Ayrıca, yabancı din adamlarının kilisedeki etkisini azaltmaya yönelik bir dizi yasa çıkartıldı. Edward, 1366’da papalığın İngiltere’ye ilişkin olarak sürdürdüğü feodal üstünlük iddiasını kabul etmediğini resmen açıkladı.
II. Jean’ın oğlu V. Charles, Calais Antlaşması’nı tanımadığını bildirince, Edward kendisini yeniden Fransa kralı ilan etti. Ama bu kez savaşı ve dış toprakların yönetimini oğulları Prens Edward ile Lancaster dükü John of Gaunt’a bıraktı. Oğulları yükselen Fransız milliyetçiliğine karşı başarısız bir mücadele verirken, III. Edward yeni mali kaynak yaratmak için kilisenin mülklerine ve ayrıcalıklarına karşı saldırıya girişti. Bu arada, Akitanya yavaş yavaş yitirildi ve Prens Edward İngiltere’ye sağlığı bozulmuş olarak döndü. John of Gaunt’ın Calais’den Bordeaux’ya kadar süren yürüyüşü de bir sonuç getirmedi. III. Edward, 1372’de yeni bir askeri sefer düzenlemek için son bir girişimde bulunduysa da, elverişsiz hava koşulları nedeniyle Fransa’ya çıkamadı. 1375’te yeni bir ateşkes antlaşması imzalandı. Edward’ın ölümüne değin yürürlükte kalan bu antlaşmayla, İngiltere Fransa’daki topraklarından Calais, Bordeaux, Bayonne ve Brest dışında kalanları kaybetti.
Son yıllarında bunamaya başlayan Edward, Kraliçe Philippa’nın 1369’da ölmesinden sonra hırslı metresi Alice Perrers’ın etkisi altına girdi. Bu arada, oğulları John of Gaunt ile Prens Edward arasında bir nüfuz mücadelesi başladı ve saray çevresi iki hizbe bölündü. Nisan 1374’te İngiltere’ye dönerek Alice Perrers’ın yardımıyla babasını etkisi altına alan John’ın başarısız yönetimi tepkilere yol açtı. John’un yönetimine duyulan hoşnutsuzluk 1376’da toplanan ünlü İyi Parlamento’da doruğuna ulaştı; Alice Perrers saraydan uzaklaştırıldı ve John’un kimi yandaşları hakkında soruşturma açıldı. Ama Prens Edward’ın ölümüyle (8 Haziran 1376) Avam Kamarası’nın en büyük destekçisini yitirmesi, John’un yeniden denetimi ele geçirmesine yol açtı.III. Edward’ın ölümünden sonra, İyi Parlamento’nun yürürlüğe koyduğu düzenlemelerin çoğu kaldırıldı.
Olağanüstü enerjik bir yaradılışa sahip olan III. Edward, aynı zamanda iyi bir taktisyen ve kusursuz bir şövalyeydi. Başlıca tutkusu askeri şan ve şeref olmakla birlikte, kötü bir yönetici de değildi.Fransa ile savaşı sürdürmek için donanım, araç ve gerece gereksinim duyması, Edward’ın halkın isteklerine kulak vermesini ve Parlamento’nun gücünün artmasını sağladı. Zayıf yanları ise çevresinin iyi niyetini kötüye kullanması, taşkınlığı, uçarılığı ve bencilliğiydi.