Vasık Billah

Vasık Billah

Dokuzuncu Abbasi halifesi olan Harun El Vasık b. Muhammed, 815 yılında Bağdat’ta doğdu. Babası Mutasım’ın vefatı üzerine Vasık Billah lakabıyla halife olan Harun El Vasık da her halife değişiminde ortaya çıkan isyanlarla uğraşmak zorunda kaldı. Vasık, göreve geldiğinde babası zamanındaki bürokraside değişime gitmedi. Babasının siyasetini devam ettiren Vasık, idari konularda Vezir Muhammed b. Abdülmelik El Zeyyat’ı yetkilendirdi. Dinî konularda da Başkadı Ahmet b. Ebu Duad’ı dinledi. Askerî konularda ise Eşnas El Türkî’yi ve onun ölümünden sonra da başkomutanlığa yükselen İnak El Türkî’yi yetkilendirdi. Vasık döneminde, orduda bütün yönetim mevkileri Türklerin eline geçti. 

Asiler Devleti Çok Uğraştırdı 

Onun döneminde Arapların büyük kabilelerinden Kays kabilesinin kollarından Süleymoğulları’na mensup bedeviler Hicaz bölgesinde yağmacılığa başladılar. Caydırıcı önlemler alınmamasından cesaret alan yağmacılar, 845 yılının Şubat ayında Bahila ve Kinane oğulları kabilelerine saldırdılar. Medine Valisi Muhammed b. Salih El Haşimî kuvvetleriyle müdahale etse de başarılı olamadı. Bunun üzerine Mekke-Medine yolu yağmacıların kontrolüne geçti. Kendilerini durduracak bir güçle karşılaşmayan yağmacılar, bölgedeki hâkimiyetlerini giderek güçlendirdiler. Bunun üzerine, Halife Vasık, Türk komutanlardan Boğa El Kebir komutasındaki bir orduyu Hicaz’a gönderdi. Süleymoğulları kabilesine mensup yağmacıları 845 yılının Mayıs ayında itaat ettiren Boğa El Kebir, ele geçirdiği yağmacıları da Medine’de hapsetti. Ardından, Beni Hilal üzerine yürüyen Boğa, bunları da yakalayıp aynı yılın Eylül ayında Medine’ye döndü. Komutan Boğa’nın Murraoğulları kabilesinin isyanını bastırmak için Medine’den ayrılmasının ardından hapsedilen yağmacılar tutuldukları yerden kaçmayı başararak Medine’ye dağıldılar. Bedevilerin yağmacılığından bunalan Medine halkı, yağmacılara karşı birleşerek kendi güvenliklerini sağladılar. Yağmacıların büyük kısmını öldüren Medineliler, böylece şehrin güvenliğini sağlamış oldular. Komutan Boğa da Hicaz’ın kuzeyinde yerleşik bulunan Murraoğulları ve Fazara kabilelerini hizaya getirip Hz. Muhammed’in (s.a.v.) ailesine miras bıraktığı Fedek arazisini onların istilasından kurtardı. Arabistan’da karışıklıkların hüküm sürdüğü ikinci bölge Arap Yarımadası’nın orta bölümünde yer alan Yemame olup 846 yılı ortalarında Numeyroğulları kabilesinin başlattığı isyan diğer kabilelerin de katılmasıyla oldukça büyümüştü. Vasık, komutanı Boğa’yı bu isyanı da bastırmakla görevlendirdi. Boğa, 847 yılının sonlarına kadar Yemame bölgesinde kaldı ve isyancılardan temizleyerek bölgeyi yeniden huzurla yaşanabilir hâle getirdi. Aynı dönemde İsfahan, Cibal ve Fars bölgelerinde Kürtler isyan ettiler. Vasıf El Türkî tarafından bastırılan bu isyanın elebaşısı 500 kişi esir alınıp 846 yılında Samarra şehrine getirilerek hapsedildi. Abbasi Devleti’nin en güvenilir unsurunu oluşturan Türk askerler, aynı yıl Haricilerin Diyar Rabia’da çıkarttıkları isyanı da bastırdılar. 

Bizans’a Karşı Hazırlanan Donanma Fırtınada Battı 

Abbasiler, İstanbul’dan sonra o dönem Anadolu’nun en büyük şehri olan Emirdağ yakınındaki Amorion şehrini 838 yılında ele geçirdikten sonra İstanbul üzerine sefere çıkmak üzere büyük bir hazırlık yaptılar. Birkaç senelik bir hazırlıktan sonra Vasık Billah’ın tahta çıktığı yıl olan 842’de, 400 parçadan ibaret bir donanma, İstanbul’u ele geçirmek üzere yola çıktı. Abbasiler’in gönderdiği donanmayı haber alan Bizans, İstanbul’u savunmak için büyük bir hazırlık yaptı. Fakat Abbasi donanması Antalya Körfezi’nin en tehlikeli burnu olan ve Gelidonya Burnu olarak da bilinen Kırlangıç Burnu açıklarında korkunç bir fırtınaya tutularak mahvoldu. Ancak 7 gemi Suriye sahillerine dönebildi. Abbasi donanmasının fırtınada yok olması üzerine, Bizans Devleti, Girit’i almak üzere kendi donanmasını sefere çıkarttı. 843 yılının Mart ayında İstanbul’dan hareket eden Bizans donanması, Girit önlerinde demirledi. Girit’teki Kurtuba’dan sürgün edilen Müslümanlar, Bizans donanması karşısında tutunamayacaklarını anlayınca İstanbul’da karışıklık çıktığı ve imparatoriçenin tahtından indirildiği söylentisini yaydılar. Donanma Komutanı Theoktistos, gemilerin büyük kısmını Girit açıklarında bırakarak İstanbul’a döndü. Komutansız kalan Bizans donanması, Giritli Müslümanlar tarafından imha edildi. Bizans ordusu, Girit’te aldığı bu yenilginin ardından yine Komutan Theoktistos komutasında Anadolu’ya ikinci bir sefer düzenledi. Bizans ordusu bu seferde de Abbasi kuvvetleri karşısında yenildi. Abbasiler karşısında arka arkaya yenilgiler alan Bizans Devleti, Halife Vasık’a elçi göndererek barış teklif etti. İki tarafın elindeki esirlerin değişimini içeren bu teklifi, Halife Vasık kabul etti. Ardından kendisi de İstanbul’a bir elçi göndererek Bizans imparatoruna jest yaptı. Yapılan anlaşma neticesinde Silifke ile Tarsus arasında bulunan Abbasi-Bizans sınırı Göksu Nehri’ne kaydırıldı. 

Sicilya’yı Ele Geçirdiler, Roma Üzerine Yürüdüler

 Halife Vasık döneminde, Sicilya ve İtalya’ya da seferler düzenlendi. Bu seferler Kuzey Afrika’dan idare edildi. Seferlerde, 800 yılından itibaren Bağdat’a bağlı bir emîrliğe dönüşen Ağlebiler etkin rol oynadılar. 843 senesinde Fazl b. Cafer El Hamadani komutasındaki Müslüman kuvvetleri Sicilya’nın Messina şehrini kuşattı. Kuşatma devam ederken önce Napoli, Abbasi kuvvetlerine kendiliğinden teslim oldu. Ardından Messina da ele geçirildi. 845 senesinde ise adanın güneydoğusunda sarp kayalar üzerine kurulmuş olan Modica şehri düştü. 847 yılında ise Sicilya’nın doğusundaki Leontini şehri ele geçirildi. Müslümanlar Sicilya Adası’nı ele geçirmek için mücadele ederken İtalya’daki şehir devletleri de kendi aralarında mücadele ediyorlardı. Onların arasındaki mücadele, Müslümanların İtalya’ya ayak basmasına imkân sağladı. Müslümanlar 841 senesinde İtalya’ya geçerek Bari’yi ele geçirdiler. Müslüman kuvvetleri, 846 yılında da Miseno şehrini ele geçirip Roma üzerine ilerlemeye başladılar. Yaklaşan bu Müslüman tehlikesi karşısında Papa Gregorio IV. Tiberius nehir ağzında tahkimat ve Ostia’da bir kale yaptırdı. Roma’nın etrafında da hendek kazdırdı. Ağustos 846’da Müslümanlar Tiberius Nehri ağzında göründüler. Bütün bu müdafaa tedbirlerine rağmen Roma’nın Arapların eline geçmesi pek zor değildi. Müslümanlar, şehir surları önüne kadar ilerlediler ve bol miktarda ganimet aldıkları hâlde anlaşılmayan bir nedenle şehri ele geçirmekten vazgeçip geri döndüler. Bu dönüşün nedeninin, Halife Vasık’ın, 11 Ağustos 847 tarihinde vefat etmesi olduğu ileri sürülse de esas sebep tam olarak açıklığa kavuşturulamadı. 

Tercüme Faaliyetlerini Sürdürdü 

Devletin resmî mezhebi hâline gelen mutezile mezhebi, Vasık döneminde de devletin resmî mezhebi olarak kabul edildi. Kur’an’ın yaratıldığı inancını benimsemeyenlerin hapse atılmasına devam edildi. 845 senesinde bu akideye karşı çıkan ve hatta etrafında bir grup toplayarak isyan hazırlığına girişen Ahmet b. Nasr b. Malik El Huzai yakalanıp Samarra’ya getirilerek yargılandı. Sorgulamayı kendisi yapan Halife Vasık, onun idam edilmesine karar verdi. Babası döneminde kurumsallaşan tercüme faaliyetleri, onun döneminde de sürdü. Öte yandan döneminde Hz. Ali evlatlarına karşı hoşgörülü bir tutum sergilendi.

Kaynak: Abbasiler ve Abbasi Halifeleri, Hasan Yılmaz, Elips Kitap, Ocak 2017, Ankara.