Savaş Dinçel

Savaş Dinçel

1 Nisan 1942 tarihinde, İstanbul’da doğdu. Tam adı Halil Savaş Dinçel’dir.

İstanbul Erkek Lisesini bitirdi. İstanbul Belediyesi Konservatuvarı Tiyatro Bölümünde eğitim almaya başladı. İlk kez İstanbul Şehir Tiyatroları’nda sahneye çıktı. 80 Darbesi’nden sonra İstanbul Şehir Tiyatroları’ndan uzaklaştırıldı. Komünizm propagandası yapmakla suçlanarak Müjdat Gezen’le beraber hâkim karşısına çıkarıldı. Bir süre tutuklu kaldıktan sonra serbest bırakıldı.

Güldürü Eğitim Merkezinde ve “Günaydın” gazetesinde karikatüristlik yaptı. Danıştay’ın mesleğe iade kararını onaması üzerine Şehir Tiyatroları’na geri döndü. İki karikatür sergisi açtı. “Çizgilerle Nazım Hikmet” adlı bir çizgi roman yayımladı. Müjdat Gezen Sanat Merkezinde ve Kadir Has Üniversitesinde ders verdi.

Sinema oyunculuğuna 1975 yapımı “Üç Gelin Altı Damat” filmiyle başladı. 2000 yapımı “Dar Alanda Kısa Paslaşmalar” filmindeki performansıyla 22. SİYAD Türk Sineması Ödülleri’nde, 20. İstanbul Film Festivali’nde ve 8. ÇASOD En İyi Oyuncu Ödülleri’nde En İyi Erkek Oyuncu Ödülü’nü aldı. 2002’de yayımlanmaya başlanan “Ekmek Teknesi” adlı dizide canlandırdığı “Nusret Baba” karakteriyle geniş kitlelerce tanındı.

Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk başbakanı ve ikinci cumhurbaşkanı olan İsmet İnönü’ye olan büyük fiziki benzerliği nedeniyle sık sık İnönü’yü canlandırdı.

20 Aralık 2007 tarihinde, İstanbul’da vefat etti. 

60’a yakın film ve dizide rol aldı. Bazıları şunlardır:

Hababam Sınıfı Güle Güle (1981)

Üç İstanbul (televizyon dizisi, 1983)

Kızlar Sınıfı (1984)

Bizimkiler (televizyon dizisi, 1997-2002)

Çiçek Taksi (televizyon dizisi, 1995)

Ağır Roman (1997)

Yılan Hikâyesi (televizyon dizisi, 1999)

Abuzer Kadayıf (2000)

Abdülhamit Düşerken (2002)

Hatırla Sevgili (televizyon dizisi, 2006)

 

Müjdar Gezen’in gözünden Savaş Dinçel: “Yanımda fenalaştı. İnsanın canı gibi sevdiği bir dostunun yanında ölüme gitmesi çok kötü bir şey. Hastalık hâlini görmekten öte ölümünü görmek çok büyük bir felaket. Eşlerimiz mutfakta oturuyor, biz de salonda maç seyrediyorduk. Bir anda ‘İçim yanıyor, kendimi çok fena hissediyorum, ölüyorum.’ demeye başladı. Tansiyonu sıfıra düşmüştü, kalp masajı falan fayda etmedi. Canımın yarısını kaybettim.”

 

Levent Kırca’nın gözünden Savaş Dinçel: “İnsan olarak kaliteli bir kültür adamıydı. Her rolün altından hakkını vererek kalkabilen oyunculardan biriydi. Usta oyuncular birer birer gidiyor, yerine yenileri de gelmiyor. Yeni doldurulamayacak kadar iyi bir sanatçı olduğu için çok üzüldüm.”

 

Ali Poyrazoğlu’nun gözünden Savaş Dinçel: “Tiyatroya birlikte başladığım çok yakın ve sevdiğim bir meslektaşımdı. Doktorlar hastalığından dolayı oyunculuğu bırakmasını istedi ama o devam etmeyi seçti. Bir nevi kendini kurban etti. Çalışmaya devam etmeseydi belki şu an aramızda olabilirdi.”