Nevzat Tandoğan

Nevzat Tandoğan

1894 yılında İstanbul’da doğdu. Türk bürokrat.

İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun oldu. 1914-1918 yılları arasında öğretmenlik yapmıştır. İstanbul Polis Müdürlüğü 2. Şubede Müdür Yardımcısı olarak atandıktan sonra öğretmenlik görevinden ayrıldı. Daha sonra 1. Şube müdürlüğünde de bulundu. İstanbul’daki görevinden sonra 1927 yılında Malatya Valiliğine atandı. Buradaki valiliği sırasında Konya milletvekili olarak gösterilip seçildiyse de valilikten ayrılmak istemediğinden milletvekilliğinden istifa ederek valiliğine devam etti. 1929 yılında Ankara’ya vali olarak atandı. Çok uzun süre bu görevde kaldı. Vali olduktan sonra Ankara Belediye Başkanlığını da birlikte yürüttü. On sekiz yıl gibi uzun süre devam eden Ankara Valiliği ve Belediye Başkanlığı 1946 yılındaki ölümüne kadar devam etti. Ankara’da bir meydan O’nun ismini almıştır.

O’nun, “Bu memlekete komünizm gerekiyorsa ve komünizm yararlı bir şeyse onu da biz getiririz, size ne oluyor?” sözü tarihe geçmiş önemli sözlerindendir. 3 Mayıs 1944 yılında tutuklanıp huzuruna çıkarılan Osman Yüksel Serdengeçti’ye “Ulan öküz Anadolulu! Sizin milliyetçilikle, komünizm ile ne işiniz var? Milliyetçilik lâzımsa bunu biz yaparız. Komünizm gerekirse onu da biz getiririz. Sizin iki vazifeniz var: Birincisi, çiftçilik yapıp mahsul yetiştirmek. İkincisi, askere çağırdığımızda askere gelmek.” dediği iddia edilmiştir.

Bir başka bu tarz otokratik tavrı ise Said Nursi ile cereyan eden hadisedir. 8 senedir Kastamonu’da mecburi ikamete tabi tutulmakta olan Said Nursi, Çankırı üzerinden Ankara’ya getirilerek bu kez Isparta’ya sürgün edilir. Said Nursi Ankara’da Vali Nevzat Tondağan’la görüşme talebinde bulunur. 13 Ekim 1943 tarihinde, burada cereyan eden hadisede görgü şahitleri Tandoğan’ın, Said Nursi’ye odasında zorla şapka giydirmeye teşebbüs ettiğini söyler. Başındaki sarığı çıkarıp şapkayı giymesini talep eden valiye, Said Nursi’nin boynunu göstererek; "Bu sarık ancak bu kelle ile beraber çıkar" şeklinde mukabelede bulunduğu ifade edilmektedir. Bu hararetli tartışma sonunda biten görüşme akabinde Said Nursi valilik binasını terk ederken, "Nevzat, başından bul!" diye beddua etmiştir. Said Nursi, Tandoğan’ın Ankara cinayeti olarak geçen hadisede ilişkilendirilmesi akabinde 9 Temmuz 1946 tarihinde başına kurşun sıkarak intihar etmesini, kendisine yapılan uygulamanın karşılığı olan ilahi adalet’in tecellisi olarak değerlendirmektedir.

Dönemin Genelkurmay Başkanı Kazım Orbay’ın oğlu Haşmet Orbay’ın adı Ankara`da işlenen bir cinayet hadisesine karışmıştı. Tarihe Ankara cinayeti olarak geçen bu olayda, mahkemede de ifade edildiğine göre, Haşmet Orbay, Dr.Neşet Naci Arcan isimli bir doktoru muayenehanesinde vurarak öldürmüştü (16 Ekim 1945). Bütün bu olup bitenlerden, 17 yıldan beri Ankara Valiliğini yapam Nevzat Tandoğan`ın da haberi oldu. Mahkemede dile getirildiğine göre, Tandoğan bildiklerini ilgili mercilere bildirmek yerine, o da yetkisini cinayeti örtbas etme yönünde kullanarak, bu cinayeti üstlenmesi için Reşit Mercan isimli kişiyi tehdit ettiği iddia edildi. Bir müddet sonra, çok yönlü bir soruşturma başlatıldı. Cinayetin aydınlatılmamasında Vali Tandoğan`ın parmağının olduğu anlaşılınca, mahkemenin Eskişehir’de[kaynak belirtilmeli] yapılmasına karar verildi. 9 Temmuz 1946 günkü duruşma için Eskişehir`e çağrılan vali Tandoğan, hiç ummadığı bir durumla karşılaştı. Mahkemede, cinayeti kasten ve bilerek örbas etmekle suçlanınca, tehevvüre kapılarak hakimlere bağırmaya başladı: `Buraya beni `tanık` olarak çağırdınız, ama bakıyorum da `sanık` yerine koymaya başladınız. Ben buraya tanık olarak geldim, sanık olarak değil!..` Bu duruşmadan sonra Tandoğan arkadaşları, dostları dahil herkesin, ona farklı bir gözle bakmaya başladığını düşünmeye başladı. Vali Tandoğan, o akşam evine geldi; ancak, bir türlü yatamadı. `Bunu bana nasıl yaparlar?` deyip durdu. `Evet! Evet! Beni en güvendiğim kimseler ihbar etmiş olmalı` diye kendi kendine bağırıp çığırmaya başladı. Nihayet kendini tutamayarak silahını kafasına dayayıp tetiğe bastı... Bu intihar haberi, valinin evinde olduğu gibi, valilik makamında, CHP genel merkezinde, Çankaya`da, Meclis`te, cenah-ı askeriyede, Ankara`da ve hatta bütün Türkiye`de bomba etkisi yaptı. 9 Temmuz 1946 tarihinde Ankara’da vefat etti.