Nelson Rolihlahla Mandela

Nelson Rolihlahla Mandela

18 Temmuz 1918 tarihinde, Güney Afrika'nın Doğu Cape eyaletinde küçük bir köyde doğdu. Dedesi Thembu aşiretinin kralı, babası ise kabile şefiydi. Güney Afrika'da aşirette çağrıldığı takma "Madiba" adıyla tanındı. Rolihlahla Dalibhunga adıyla doğsa da öğretmeni kendisine, İngilizce "Nelson" ismini verdi. Annesi Hristiyan Metodist mezhebine bağlı olduğundan, Metodist yatılı okullarda okudu. Liseyi bitirdikten sonra Fort Heyr Üniversitesine girdi. Burada okurken siyasi olaylara karıştı. Bir öğrenci boykotuna karıştığı ve bunu organize ettiği gerekçesiyle okuldan uzaklaştırıldı. Transkei'den ayrılarak Transvaal'a gitti. Burada bir süre madenlerde polis memurluğu görevinde bulundu. Bu sırada yarıda bıraktığı üniversite tahsiline uzaktan eğitim yoluyla devam etti. 1942'de Vitvaterstrand Üniversitesinin hukuk bölümünü bitirerek avukatlık yapmaya başladı. Ülkenin ilk siyah avukatı unvanını aldı. Yerli halkın beyazlara karşı hak mücadelesini savunan Afrika Ulusal Kongresi'ne (ANC) ilk kez 25 yaşındayken ve eylemci olarak 1943 senesinde katıldı. Daha sonra ANC Gençlik Kolu'nu kurdu ve başkanlığını üstlendi. 

İlk eşi Evelyn Mase ile 1944 yılında evlendi, üç çocuk sahibi olan çift 1957 yılında boşandı. Öğrenimini tamamladıktan sonra ilk avukatlık bürosunu, ortağı Oliver Tambo ile beraber 1952 yılında Johannesburg'da açtı. 1950'li yıllara gelindiğinde ırk ayrımcılığı etkisini göstermeye başladı. Nelson Mandela, Afrika Ulusal Kongresi'nde etkin rol almaya başladı. Daha militanca bir örgütlenmeyi savundu, defalarca tutuklandı, siyasi faaliyetlerde bulunması yasaklandı. Beyazların ve siyahların beraber yaşadığı bir Güney Afrika hayalini paylaşan Güney Afrikalı komünist beyazlarla yakınlaştı. Mandela ve Tambo, birlikte, siyah çoğunluğu baskı altında tutan, beyazların kurduğu Ulusal Parti'nin uygulamaya başladığı ırk ayrımcılığı (apartheid) sistemine karşı kampanya yürüttüler. 1956 yılında 155 eylemciyle beraber en ağır düzeyde vatana ihanetle suçlandı; hakkındaki suçlamalar, dört yıl süren duruşmaların ardından düşürüldü. Irk ayrımcılığına karşı direniş, her geçen gün büyüdü; özellikle de siyahların nerede yaşayıp nerede çalışacaklarını sınırlayan yasalara karşı tepkiler güçlendi. 

1958 yılında Winnie Madikizela'yla evlendi, ancak ANC'nin 1960 senesinde yasa dışı ilan edilmesiyle, diğer parti üyeleriyle beraber saklanmak zorunda kaldı. Irk ayrımcılığı giderek daha fazla hissedilmeye başlandı; 1960 senesinde 69 siyahın polis tarafından öldürüldüğü Sharpeville katliamı, bir dönüm noktası oldu. Bu olay, barışçı direnişin de sonunu getirdi. O sırada ANC'nin başkan yardımcısı olan Mandela, ordu ve hükûmet hedeflerine karşı silahlı mücadele başlattı, ANC'nin silahlı kanadını kurdu. Bir süre sonra hükûmeti devirmeye ve halkı kışkırtmaya çalışmakla suçlanarak tutuklandı ve hapse atıldı. Mandela, Afrika Ulusal Konseyi'nin on üyesinin ırk ayrımı güden rejimi yıkmak amacıyla yaptıkları eylemlerden dolayı yargılandıkları meşhur Rivonia davası sırasında, kendi savunmasını yaparken, demokrasi, özgürlük ve eşitlik konusundaki görüşlerini şu sözlerle dile getirdi: "Ben, tüm insanların uyum ve eşit fırsatlara sahip şekilde beraberce yaşadığı, demokratik ve özgür bir toplum idealini benimsedim. Bu, uğrunda yaşamak ve ulaşmak istediğim bir idealdir. Ama gerektiğinde bunun uğrunda ölürüm de."

1964 yılının kışında, 46 yaşındayken ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı. 1982 yılında Pollsmoor Hapishanesine nakledilinceye dek, Cape Town'ın açıklarındaki Robben (Fok) adasında tam 18 yıl yaşadı. Mandela ve diğer ANC liderleri hapiste ya da sürgündeyken, Güney Afrika'da direniş son bulmadı; yüzlerce insan öldürüldü, binlerce kişi yaralandı. Hapiste olmasına rağmen direnişin sembolü olarak öne çıktı. Irk ayrımına karşı mücadele eden Afrikalı siyahların simge ve sembolü oldu.

Hapsedildiği Robben Adası, âdeta bir eğitim merkezi oldu. Mahkûmların oluşturduğu politik eğitim sınıflarının başında yer aldı. Bu arada sürgünde olan eski ortağı Tambo, 1980 yılında Mandela'nın serbest bırakılması için uluslararası bir kampanya başlattı. Uluslararası toplum Güney Afrika'da ırk ayrımcılığı güden rejime karşı ilk kez 1967 yılında yaptırım uyguladı. Baskılar 1990 yılında sonuç verdi, Güney Afrika hükûmeti, sonuçta iş birliği yapabileceği tek siyah liderin Nelson Mandela olduğunu idrak etti. 

Dönemin Güney Afrika devlet başkanı FW de Klerk, ANC'ye konan siyaset yasağını kaldırdı. Serbest bırakıldı ve Güney Afrika'da tüm ırkları temsil eden bir demokrasi kurulması için görüşmeler başladı. Mandela ve ANC liderleri, silahlı mücadeleyi askıya aldıklarını açıkladı. O dönemde, 1992 yılında adam kaçırma ve ikinci derece fiili saldırıda bulunmakla suçlanan ikinci eşi Winnie'den boşandı. 

Sovyet Lenin Nişanı dâhil olmak üzere 250'nin üzerinde ödül kazandı. Güney Afrika'da "Ulusun Babası" olarak görülmektedir. 1993 yılının Aralık ayında Mandela ve de Klerk, Nobel Barış Ödülü'ne de layık görüldü. Bundan beş ay sonra Güney Afrika tarihinde ilk kez tüm ırklardan adayların katıldığı demokratik seçimler düzenlendi ve Mandela ezici çoğunlukla cumhurbaşkanlığına seçildi. Onun birçoklarının kendisini ayrı bir yerde görmesine yol açan yanı, ırk ayrımı güden eski yönetime karşı kırgın, buruk ifadeler kullanmamasıydı. BBC'ye verdiği bir mülakatta böylesi bir bağışlayıcı tutuma nasıl vakıf olduğunu şu sözlerle anlattı: "Eğer onları affetmezsek, kırgınlık ve intikam duyguları hep var olacaktır. Biz ise, geçmişi unutalım, şimdiye ve geleceğe bakalım ama geçmişte yaşanan acımasızlıkların da bir daha yaşanmasına asla izin vermeyelim, diyoruz." 

Cumhurbaşkanlığı döneminde en büyük sorun, yoksullar için konut yetersizliği ve büyük şehirlerde yaygın olan gecekondu mahalleleriyle baş edilememesiydi. Hükûmet işlerinde sorumluluğu yardımcısı Thabo Mbeki'ye bırakırken, kendisi daha sembolik roller üstlenmeye başladı; uluslararası ortamda Güney Afrika'nın yeni imajının inşasına ağırlık verdi. Bu bağlamda ülkedeki çok uluslu dev şirketleri, yatırımlarını sürdürmeye ikna etti. 80. doğum gününde Graca Machel'le üçüncü evliliğini yaptı. Doğum gününde dünyanın en zor sorunlarının çözümünde danışmanlık yapacak "Akil Adamlar" grubunu oluşturdu. 

AIDS salgını konusundaki tabuların hâlâ hâkim olduğu ülkede oğlunun AIDS'den öldüğünü açıkladı ve Güney Afrikalıları AIDS'in "normal bir hastalık olduğunu kabullenmeye, bu hastalığı konuşabilmeye" çağırdı. 2008 yılında ABD’nin terörist listesinden çıkarıldı.

2010 Dünya Kupası'nın kapanışında halkıyla buluştu. 2011 Ocak ayında ciddi bir göğüs enfeksiyonu geçirdi, 2012'nin sonlarında hastaneye kaldırıldı ve safra kesesi ameliyatı oldu. Zamanının hemen tamamını doğduğu yerin yakınlarındaki Qunu köyünde geçirdi.

5 Aralık 2013 tarihinde Johannesburg’da vefat etti.

Ödüllerinden Başlıcaları:

-1992 Atatürk Uluslararası Barış Ödülü, 

-1962 Lenin Barış Ödülü, 

-1979 Nehru Ödülü, 

-1981 Bruno Kreisky İnsan Hakları Ödülü, 

-1983 UNESKO'nun Simon Bolivar Ödülü,

-1993 Klerk ile birlikte Nobel Barış Ödülü.