Mary Cassatt

Mary Cassatt

Mary Stevenson Cassatt (d. 22 Mayıs 1844, Pensilvanya– ö. 14 Haziran 1926 Fransa), ABD’li ressam. Yetişkinliğinin büyük bölümünü Fransa’da geçirdi. Burada Edgar Degas’a arkadaşlık etti ve Fransız izlenimciler arasında yer alarak sergiler açtı. İzlenimciler arasındaki 4 kadından birisiydi (diğerleri; Berthe Morisot, Eva Gonzalès, Marie Bracquemond).

Cassatt genellikle kadınların sosyal ve özel yaşamlarını betimledi, özellikle anneler ile çocuklar arasındaki çok yakın bağı vurguladı.

ABDnin Pensilvanya eyaletinde zengin bir tüccarın kızı olarak dünyaya geldi. Ailenin dört çocuğundan ikincisiydi. Mary 7 yaşındayken ailesi Avrupa’da yaşamaya karar vererek Parise taşınmıştı. Bir süre sonra büyük oğulları Alexander’ın mühendislik öğrenimi için Almanyaya yerleştiler ancak ortanca oğulları Robert’in kemik kanserinden ölümü üzerine 1855 yılında ABDye döndüler. Mary, bu yıllarda çok iyi düzeyde Fransızca ve Almanca öğrendi. Çocukluğunda Avrupada gördüklerinden çok etkilenen Mary, ABD’de lise öğrenimini tamamladıktan sonra ressam olmak istediğini ailesini bildirdiğinde olumsuz tepki aldı. Çünkü o yıllarda kadınların sanatçı olması çok yadırganan bir durumdu. Sonunda ailesini ikna ederek Pensilvanya Güzel Sanatlar Akademisine girdi. Akademideki ortamdan ve eğitimden memnun kalmayınca okulu bıraktı ve tekrar Avrupa’ya gitmek istedi. Başlangıçta şiddetle itiraz eden babası, ancak annesi ve aile dostlarıyla birlikte gitmesi şartıyla Avrupaya gidişine izin verdi.

Annesiyle 1865’in son günlerinde gittiği Pariste henüz kız öğrenci alınmadığı için Güzel Sanatlar Okulu’na gitme şansı yoktu ancak, okulun en tanınmış hocalarından Jean Leon Gerome’un özel öğrencisi oldu; ama onun katı, neo-klasik tarzını sevmedi. Parisin sanat müzelerinde eski büyük ressamların yapıtlarını kopya etti ve kendisini çok geliştirdi. Hayranlık duyduğu Edouard Frère ve Paul Soyer gibi ressamların da öğrencisi oldu. Onlardan doğayı ve köylüleri resimlerinde model olarak kullanmayı öğrendi. Paris’in sanat çevresinden sıkıldığında Amerikalı arkadaşı Eliza Haldeman ile birlikte Fransa kırsalına gitti. Ressam Charles Chaplin ve Thomas Couture ’den dersler aldı. 1868de Mandolin Çalgıcısı adlı tablosu Paris Salonuna kabul edildi. Babasının ressam olmasına itirazı nedeniyle resmini sergiye verirken Mary Stevenson adını kullandı.

1870de, Fransa-Prusya Savaşı nedeniyle ailesinin yanına dönmek zorunda kaldı. Avrupadaki sanatsal özgürlüğünü yitirdiği gibi artık babası sanatla ilgili harcamalarını karşılamayı kabul etmiyordu. Resim malzemeleri alabilmek için New Yorkta resimlerini satmaya çalıştı; resimleri çok ilgi görmesine rağmen alıcı bulamadı. 1871 yılında Şikagoda bir aracıya resimlerini satmayı yeniden denediği sırada çıkan bir yangında eserleri kül oldu.

Casatt, bu güçlüklerle uğraşırken bir başpiskopostan İtalyan sanatçı Correggionun iki eserinin kopyasını yapmak üzere sipariş aldı. Orijinal eserleri görmek için İtalyaya gitti ve kazandığı parayla Avrupada kariyerine yeniden başladı. 20 yıl boyunca ülkesine geri dönmedi.

Paris Salonu 1872, 1873, 1874 sergilerine tablolarını kabul edince sanatçı olarak kendini kabul ettirdi. Eğitim almak ve resim yapmak için İspanya, Belçika ve Romaya gittikten sonra yerleşmek üzere Parise döndü.

Paris Salonunun katı kurallarından gittikçe daha fazla rahatsızlık duyan Mary Cassatt, resimde yeni bir arayışa girdi. Yeni çalışmaları akademik çevrelerde eleştiriye uğradı ve 1875 Paris Salonuna eserleri kabul edilmedi. Ancak pastel renklerinden ilham aldığı ressam Edgar Degas onu yüreklendirdi. Degasya duyduğu hayranlık, güçlü bir arkadaşlığa dönüştü, arkadaşlıklarını ölünceye kadar 40 yıl boyunca sürdürdüler. Ölümünden kısa bir süre önce Cassattın Degas ile yaptıklar yazışmaları yakması, ilişkilerine bir gizem vermiştir.

1877de anne-babası ve kızkardeşi Lydia, ona daha yakın olmak için Parise taşındı. 1880den itibaren ağabeyi Alexanderda kendi ailesiyle birlikte onlara katılmıştı. Böylece Cassatt, annesi, kızkardeşi, yeğenlerini resmetmeye başladı. Ünlü anne-çocuk portrelerini yaptı. Kendisi hiç evlenmemiş ve çocuk sahibi olmamıştı ancak yeğenlerinin büyümesini yakından izleyerek çocuk resmi yapmada ustalaştı, onları en doğal halleriyle resmetti. Japon gravürlerine ilgi duyması da aynı dönemde oldu.

Cassatt, Degas aracılığıyla diğer İzlenimci ressamlarla da tanıştı ve İzlenimcilerin 1879 yılı sergisine 11 tablo ile katıldı. Bu sergide yer alan eserleri, opera sahnesine çıkan genç kadınları betimliyordu. Sergi çok başarılı oldu ve 1880-1881 yıllarında da tekrar etti. Sanatçı, kısa bir süre sonra hasta annesi ve kızkardeşine bakmak için sanat hayatına ara vermek zorunda kaldı. Kızkardeşini 1882 yılında kaybetti ancak annesi sağlığına kavuştu; Mary Cassat, annesinin iyileşmesinden sonra resme dönebildi. 1884 yılında Paris yakınlarındaki Mesnil-Beaufresnede bir şato satın aldı ve Paris sanat dünyasından sıkıldıkça buraya sığındı.

1886da son defa İzlenimcilerin sergisine katıldıktan sonra kendisini bir okul veya hareketle özdeşleştirmekten vazgeçti, resim tarzında yeni denemelere girişti. Cassatın İzlenimciliğe bir ressam olarak katkısının yanı sıra mali destek açısından da katkısı oldu. Ekonomik sıkıntıya düşen izlenimci ressam arkadaşlarının resimlerini satın aldığı gibi zengin Amerikalı ailelerle ilişkilerini kullanarak onları İzlenimci eserler almaya teşvik etti. ABDdeki büyük İzlenimci Sanat Koleksiyonlarının oluşması büyük ölçüde onun gayreti sayesinde gerçekleşti. Örneğin Havemeyer ailesinin 19. yüzyıl Fransız resmi koleksiyonun onun aracılığıyla oluşturulmuştu. Bu koleksiyon, şimdi New York Metropolitan Sanat Müzesindedir.

1890lar onun en verimli dönemi oldu. 1891de ilk tek kişilik sergisini açtı, 1893teki ikinci sergisi 98 eserini içeren çok büyük bir sergiydi. Casset, bu dönemde Fransada tanınmış bir ressam olmasına rağmen kendi ülkesinde az tanınıyordu. Ancak 1891de Chicago Dünya Fuarında modern kadın konulu bir duvar resmi siparişi aldı. Bu eser, fuardan sonra kaybolmuştur ancak 1890larda ürettiği tabloların pek çoğu bu duvar resminde uyguladığı çalışmalardan üretilmiştir. ABDdeki ilk tek kişilik sergisini 1895te New Yorkta açtı.

1900lerde daha çok koleksiyonculuk ile uğraşması, gözlerlinin bozulması, aile meseleleri ile uğraşması onu resimle eskisi kadar uğraşmaktan alıkoymuştu. 1904’te Fransız hükümeti tarafından sanata katkılarından ötürü onur madalyası ile ödüllendirilen ve bu ödülü alan ilk kadın olan sanatçı, resme başladığı yıllardan kalma eski eserlerini 1906da yaktı. 1910da kardeşi Gardner ve ailesiyle gittiği Mısır seyahati, hayatından bir dönüm noktası oldu. Gördüğü muhteşem antik eserler karşısında bir sanatçı olarak kendi yeteneğini sorgulamaya başladı. Dönüşlerinden kısa bir süre sonra Gardner, seyahatte kaptığı bir hastalık sonucu aniden öldü. Mary Cassatt, genç yaşta ölen kızkardeşi Lydianın ardından, 1891de babasını, 1895te annesini, 1906da ağabeyi Alexanderi kaybetmişti. Hayatta kalan son kardeşi Gardneri da kaybetmesi fiziksel ve duygusal sağlığını o denli etkiledi ki 1912ye kadar tekrar resim yapamadı. Resme yeniden başladığında, diyabet nedeniyle görme yetisini kaybetmek üzereydi, sadece pastel boya ile resim yapabiliyordu. 1914te her iki gözüne de katarakt tanısı kondu, bir dizi başarısız ameliyattan sonra nerdeyse tamamen kör oldu. Artık resim yapamasa da kadınların oy hakkı mücadelesine katıldı ve 1915’te bu mücadeleye gelir sağlamak için arkadaşı Louisine Havemeyer New York’ta Cassatt’ın ve Degas’ın eserlerinden oluşan bir sergi organize ettiğinde 18 eski eseri ile sergide yer aldı. Çok başarılı olan bu sergiye kendi yeğenleri kadınlara oy hakkı verilmesine karşı oldukları için katılmamışlardı. Buna çok içerleyen Cassatt, yakınlarına miras olarak bırakmak üzere sakladığı eserlerini başkalarına verdi veya sattı. ABD’li kadınların oy hakkını elde edişine bu sergiden beş yıl sonra tanık oldu.
Ömrünün son yıllarında yalnız ve mutsuz bir yaşam süren Cassat, geçmiş yaşamı ve başarılı çalışmaları ile tek bağı olan arkadaşı Degası da 1917de kaybetti. I. Dünya Savaşı boyunca ayrı kaldığı şatosuna 1920de döndü ve ömrünün geri kalanını orada geçirdi. Yaşlılığında artık bir ikon haline gelmişti; evi, ABD’li ve Avrupalı seçkinlerin sıklıkla ziyaret ettiği bir yer oldu. 14 Haziran 1926da Fransada Paris yakınlarında Mesnil-Beaufresnedeki evinde hayatını kaybetti. Fransa’nın kuzeyinde bir yerleşim yeri olan Mesnil-Théribus’daki aile mezarlığına gömüldü. Günümüzde eserlerinin çoğu ABD koleksiyonlarındadır, Fransa’da çok az eseri kalmıştır.