Ian Sayer

İkinci Dünya Savaşı'nın bitiminden iki ay sonra, 30 Ekim 1945 tarihinde; Norwich, Norfolk'ta doğdu. Babası Leslie, 1930'larda iş bulmakta zorlanmış (ticari bir sanatçı olarak) ve savaştan kısa bir süre önce iş bulmak için Batı Londra'ya taşınmıştı. Ian ve iki ağabeyi Feltham, Middlesex'te büyüdü. Sunbury Grammar School'da eğitim gördü ve burada İngiliz Ekonomi Tarihi ve İngilizce alanlarında Genel Eğitim Sertifikaları aldı.

1950'lerde buharlı lokomotifler, savaş gemileri, otobüsler ve uçaklara kadar her şeyin tescil işaretlerini kaydeden bir araştırmacı oldu. Bu ilgisi, 15 yaşındaki Sayer'in ilk ticari girişimi olarak eski uçak dergileri ve kitaplarını alıp satmasına yol açtı.

1962 yılında City of London'da memur olarak sigorta sektörüne girdi. Evine daha yakın bir yerde çalışmaya karar vermeden önce birkaç kez iş değiştirdi. 1965 yılında Londra'nın Heathrow Havaalanı'ndaki bir hava taşımacılığı şirketinde ihracat memuru oldu.

1966 yılında bir ortağıyla birlikte hava taşımacılığı yapan küçük bir nakliye şirketi kurdu. Ortaklık 1967 yılında sona erdi ve 21 yaşındaki Sayer, bir minibüsle “tek başına” devam etmeye karar verdi.

Şirket büyüdü ve Aralık 1969 tarihinde Heathrow'daki grevin bir sonucu olarak Londra ve Kuzey İrlanda arasında ilk günlük, doğrudan kapıya ve gece paket teslimat hizmetini başlattı. Başlangıçta hava kargo hizmetleriyle rekabet eden bu girişim, İngiltere ve Avrupa'da karayolu taşımacılığında devrim yaratacaktı. Takip eden on yıl içinde şirketin faaliyetleri, İngiltere ana karasının tamamı ile başlıca açık deniz adaları arasında gece hizmetlerini kapsayacak şekilde genişledi.

1979 yılına gelindiğinde şirket Birleşik Krallık'taki en başarılı taşımacılık şirketlerinden biriydi. Kapıdan kapıya taşımacılık konsepti Amerika Birleşik Devletleri'nde (FedEx tarafından) ve Avustralya'da (TNT ve Ipec taşımacılık holdingleri tarafından) çoktan yerleşmişti.

Sayer, İngiltere ve Avrupa pazarlarına girme önerilerine öncülük etmek için şirketini satın almak isteyen Sir Peter Abeles'in TNT Grubunun bir dizi teklifini zaten reddetmişti ancak Gordon Barton'ın Ipec Grubu da bu pazara girmekle ilgileniyordu ve 1979 baharında başkan yardımcısı Hugh O'Neill (şimdi 3. Baron Rathcavan) ve asistanı Mark Thatcher (daha sonra Sayer'in kişisel asistanı olarak görevlendirildi) tarafından yapılan bir teklifin ardından danışman olarak hareket etmeyi kabul etti. Bunun ardından Ipec, Sayer Transport Group ve Gelders-Spetra'yı (Hollanda merkezli bir Avrupa nakliye şirketi) satın aldı. Birleştirilen grubun adı Ipec Europe B V olarak değiştirildi ve bu şirket Avrupa'da kapıdan kapıya teslimat hizmeti veren ilk şirket oldu.

Sayer, 1983 yılında TNT tarafından devralınana kadar Ipec'in Avrupa'daki holding şirketinin yönetim kurulunda kalmasına rağmen artık diğer ilgi alanlarını takip etmek için daha fazla zaman elde etti. 

1950'lerde İkinci Dünya Savaşı'na büyük bir ilgi duymaya başladı. Savaşla ilgili film ve kitapların çoğaldığı bir dönemde yetişti. Buna ek olarak, büyük büyükannesinin 1900 yılında altı erkek kardeşinin aynı anda Hindistan ve Güney Afrika gibi uzak yerlerde sancak altında görev yapıyor olmalarının anısına Kraliçe Victoria tarafından özel bir parşömen ve 3 Sterlin (o günlerde hatırı sayılır bir para) ile ödüllendirilmiş olması da askerî tarih konusundaki farkındalığını artırdı.

1974 yılında Sayer, Guinness Dünya Rekorları'nda (eski adıyla Guinness Rekorlar Kitabı) “Dünyanın En Büyük Soygunu” başlığı altında yer alan bir kayıttan etkilendi. 1945 yılında Nazi rejimi, kalan altın ve para rezervlerini Bavyera'ya göndermiş ve orada dağlarda saklamıştı. Savaşın sona ermesiyle birlikte, ABD ordusu ve ABD işgal yetkilileri bu gömülü ganimeti geri almaya çalışmaya başladı. Ancak bu arada hazinenin önemli bir kısmı, görevdeki ABD askeri personelinin yardımıyla eski Nazi ve SS subaylarından oluşan gevşek bir konsorsiyum tarafından ortadan kaybolmuştu. ABD askeri ve sivil kurumları tarafından yürütülen bir dizi üst düzey soruşturmaya rağmen hazinenin büyük bir kısmı asla bulunamamıştı. 1940'ların sonlarında ABD'de yaşanan “Watergate” tarzı bir örtbas ve ardından Alman polisi tarafından yürütülen bir soruşturmanın ardından olay hiçbir zaman çözülememişti.

Sayer bu hikâyeye o kadar ilgi duydu ki 30 yıl sonra kendi özel soruşturmasını başlatmaya karar verdi. 1975 yılından 1983 yılına kadar birçok ülkeye seyahat etti, yüzlerce görüşme yaptı ve ayrıca hazinenin kaybolmasına karışmış olan ancak gizliliklerini korumak isteyen kişilerden bir dizi tehdit aldı. Bu tehditlerden biri, Sayer'in Evelyn Robert de Rothschild'in eski eşi Jeanette May'in 1980 yılında İtalya'da kaybolması olayına karışması şeklinde kendini göstermiştir. Jeanette May ve arkadaşı Gabriella Guerin'in cesetleri daha sonra 1982 yılında bulunmuş ancak Sayer olayla hiçbir ilgisi olmadığını kanıtlayabilmiş olmasına rağmen İtalyan polisi ve Scotland Yard tarafından birçok kez sorgulanmıştı.

Amerika Birleşik Devletleri Dışişleri Bakanlığını (kayıp külçelerden sorumlu) 1978 yılında bulgularından haberdar etmesine rağmen resmî bir soruşturma başlatmaları için beş yıl daha geçmesi gerekecekti. Bu soruşturma 1983'ten 1996'ya kadar sürdü ve hâlâ tam Nazi damgaları taşıyan 25 kilo çalıntı külçe altının bulunmasıyla sonuçlandı. Soruşturmasının sonuçları 1984 yılında uluslararası en çok satan Nazi Altını-Dünyanın En Büyük Soygununun Hikâyesi (Londra Sunday Times ile ortak yazar Douglas Botting) kitabında yayımlandı.

Aralık 1997 tarihinde Londra'da Foreign & Commonwealth Office tarafından düzenlenen ve 42 ülkeden delegelerin katıldığı uluslararası bir sempozyum olan Londra Nazi Altını Konferansı'nın tek gayriresmi İngiliz gözlemcisiydi.

Hâlen, 2005 yılında imza uzmanı Richard Davie ile birlikte kurulmasına yardımcı olduğu, Avrupa'nın önde gelen uzman imza müzayede evi International Autograph Auctions Ltd'de danışmanlık yapmaktadır.