Fatma Girik

12 Aralık 1943 tarihinde, İstanbul’da doğdu. İstanbul Kız Lisesinin ortaokul bölümüne yeni yazıldığı yıllarda, geçim sıkıntıları nedeniyle annesi ile birlikte filmlerde figüranlık yapmaya başladı. 

1957 yılında ilk başrolü olan, yönetmenliğini ve senaristliğini Seyfi Havaeri’nin yaptığı “Leke” filmiyle kamera karşısına geçti.

Oynadığı filmlerden birinde yer alan Talat Artemel, bir elçi aracılığı ile küçük Fatma’yı annesinden istedi. Ancak Artemel, Fatma Girik’ten yaşça büyüktü ve Fatma Girik’in annesi bu olaydan sonra onun film setlerine gitmesini yasakladı.

13-14 yaşlarındayken Memduh Ün ile tanıştı, 1958 yapımı “Murada Ereceğiz” filminin setinde ilişkilerinin temeli atıldı ve onunla yaşamı boyunca süren bir ilişki yaşadı. 1959 yılında birlikte olmaya başladıkları sırada Girik 16, Ün 38 yaşındaydı. 

Türk sinemasının en önemli yönetmenlerinden Ömer Lütfi Akad, bir gün dostu Memduh Ün’ü bir kenara çekip Fatma Girik’i kastederek: “Böyle yeteneksiz kızlarla ne uğraşıyorsun?” dedi ancak Memduh Ün, Girik’e olan inancını yitirmedi. 

1964 yılında Türkiye’ye iyi niyet elçisi olarak gelen Kirk Douglas’ı karşılayan isimler arasında yer aldı. 1974 yılında Cüneyt Arkın ile beraber Kıbrıs Harekâtı döneminde Türk askerine moral vermek için Kıbrıs’a gitti. 

1989 Yerel Seçimlerinde SHP’den Şişli Belediye Başkanlığına aday oldu ve seçimleri kazandı.  CHP’nin tekrar açılmasından sonra SHP’den istifa etti.

1995 yılında bir dizi için intihar canlandırması yaptığı sırada dublör kullanmadı ve binanın ikinci katından düşerek omurgasından yaralandı. 

1965 yılında, “Aguş / Aşka Şepke”; 1975 yılında, “Aşk Düğümü/Su Sızmazdı Aramızdan” isimli 45’lik plakları doldurdu.

1965 yılında, 2. Altın Portakal Film Festivali’nde,  “Keşanlı Ali Destanı” ile En İyi Kadın Oyuncu ödülü; 1967 yılında, 4. Altın Portakal Film Festivali’nde,  “Sürtüğün Kızı” ile En İyi Kadın Oyuncu ödülünü; 1969 yılında, 1. Altın Koza Film Festivali’nde, “Ezo Gelin” ile En İyi Kadın Oyuncu ödülünü; 1970 yılında, 2. Altın Koza Film Festivali’nde, “Boş Beşik” ile En İyi Kadın Oyuncu ödülünü; 1971 yılında, 3. Altın Koza Film Festivali’nde, “Acı” ile En İyi Kadın Oyuncu ödülünü; 1998 yılında, 35. Altın Portakal Film Festivali’nde Yaşam Boyu Onur Ödülü’nü; 2006 yılında, 13. Altın Koza Film Festivali’nde, Yaşam Boyu Onur Ödülü’nü; 2007 yılında, 18. Ankara Uluslararası Film Festivali’nde Aziz Nesin Emek Ödülü’nü; 2007 yılında, 12. Sadri Alışık Tiyatro ve Sinema Oyuncu Ödülleri’nde Sinema Onur Ödülü’nü aldı. 

Girik’in 12 yaşındayken evlat edinmiş olduğu Ahu Karabacak adlı bir kızı vardır.

Türkan Şoray, Hülya Koçyiğit ve Filiz Akın ile birlikte Yeşilçam’ın “dört yapraklı yoncası”ndan birisi olarak kabul edildi.

24 Ocak 2022 tarihinde, İstanbul’da vefat etti. 

180’den fazla filmde rol aldı. Bazıları şunlardır:

Yetimler Ahı (1956)

Leke (1957)

Çakır Emine'm (1959)

Telli Kurşun (1960)

Duvaksız Gelin (1961)

Küçük Beyefendi (1962)

Badem Şekeri (1963)

Kimse Fatma Gibi Öpemez (1964)

Fatoş'un Fendi Tayfur'u Yendi (1964)

Kolsuz Kahraman (1966)

Ezo Gelin (1968)

Ekmekçi Kadın (1972)

 

Fatma Girik: “12 yaşlarındaydım, tahta bir evde oturuyorduk. Evin dört odası vardı. Her odasında bir aile otururdu. Biz de en üstte, arka tarafta, bahçeye bakan bir odada otururduk. Tam karşımızdaki odada da ‘Yeni Sabah’ gazetesinde işçi olarak çalışan bir adamcağız vardı. Bize her gün ‘Yeni Sabah’ gazetesi getirirdi. O çalışmadığı günler figüranlık yapıyormuş. Biz fakiriz, annem genç bir kadın. Ben 12–13 yaşındayım ama beni pencereden bakarken görenler, büyük bir kızmışım gibi istemeye geldiler. Biz hep beraber Memduh’un filmine (Zeynep’in İntikamı) figüran gittik. O dönem İstanbul Lisesinin orta bölümüne yeni yazılmıştım. Annem, hep öğretmen olmamı istemişti.”

...

 “Bu parayı eve getirip anneme verdiğimde mavi bir bluz ve muz istedim. Muz o kadar ulaşılmazdı ki bizim için o zamanlar, ilk kez 14 yaşında yedim.”

 

Nuri Yalçuk’un gözünden Fatma Girik: “Lunapark’ta sahneye çıkardığım ilk oyuncu Fatma Girik idi. Onunla başladık ve aldığı para gündeme oturdu. 5 bin lira yevmiye verdim, Türkiye ayağa kalktı. O dönemde Emel Sayın ve Ajda Pekkan 750’şer lira alıyordu. Fatma Girik 5 bin lira aldı ama gazino doldu. Tam 7 bin 500 kişilik salon full çekti. Kaprisi yok, güzel mi güzel, kabadayı bir kızdı. Onun için ilk çıkmış, son çıkmış hiç fark etmez; itiraz da etmezdi ancak parasını da alırdı.”

 

Atillâ Dorsoy’un kaleminden Fatma Girik: “Klasik dönem Yeşilçam’ının ünlü dört divasından biri; sinemaya giriş sırasıyla Fatma Girik, Türkan Şoray, Filiz Akın, Hülya Koçyiğit. En az diğerleri kadar çalışkan, üretken, sinemaya tutkuyla bağlı, sanki oyuncu olarak doğmuş o kendine özgü sanatçılardan.” 

 

Türker İnanoğlu’nun kaleminden Fatma Girik: “Gerek filmlerde gerek televizyon dizilerinde sergilediği oyunculuk başarısı hiçbir zaman vasat olmamıştı. O nedende Fatma Girik zirveye çıkmayı ve orada kalmayı hak etmiş bir stardır. Filmlerinde genellikle erkek gibi, mert, sağlam kadın karakterlerini yansıtır...”

“Varoşların belalı ‘erkek Fatma’sıdır o. Şişli Belediyle Başkanlığında da başarılı ve saygın kişiliğiyle ses getiren bir yönetim sergilemişti...”