Erdal Öz

7 Mayıs 2006, Milliyet, Filiz Aygündüz

6 Mayıs’ta öldü

Yazar-yayıncı Erdal Öz, fırtınalarla dolu 71 yıllık ömrünü dün noktaladı. Aynı saatlerde, Deniz Gezmiş ve arkadaşları ölümlerinin 34’üncü yılında anılıyorlardı.

Türk edebiyatının ve yayıncılığının usta ismi Erdal Öz, dün İstanbul’da uzun süredir tedavi gördüğü hastanede yaşamını yitirdi. Bundan 10 yıl önce bağırsak kanserine yakalanan Öz, kanseri yenmekle kalmayıp kurucusu olduğu Can Yayınları’nın 20. yılını da, 70. doğum gününü de kutladı. Ölüme meydan okuyan yazar, kitaplar yayımlamaya ve yazmaya devam etti. Ne var ki geçen mart ayında bu kez akciğer kanseri olduğunu öğrendi Erdal Öz. 14 Mart’ta ameliyat oldu. İnsan odaklı sade üslubuyla Türk öykücülüğünün yapıtaşlarından olan yazar, dün saat 17.22’de 71 yaşında aramızdan ayrıldı. Erdal Öz’ün cenazesi, 9 Mayıs 2006 Salı günü, Teşvikiye Camii’nde kılınacak öğle namazından sonra, Şile Kızılcaköy’deki aile mezarlığına defnedilecek.

Aşk şiirinden yayıncılığa...

Tokat Gaziosmanpaşa Lisesi’nin yeşil gözlü Çerkez kızı Gül-ten... Okulun bu en güzel kızına duyduğu aşkı, dönemin tutucu koşullarında ’ona başka türlü seslenemeyeceği’ için, bir aşk şiirine döktü Erdal Öz. Yazı serüveni okulun Petek adlı duvar gazetesinde çıkan bu şiirle başladı. Varlık, Yeditepe ve Yenilik dergilerinde şiirleri ve öyküleri art arda yayımlanmaya başladı. "Sigarayı bırakmak kadar zordu" diye tanımladığı bir kararla, şiirden vazgeçtiğinde ise yıl 1960’tı. Aynı yıl ilk öykü kitabı "Yorgunlar"ı çıkardı. Onu "Odalarda" adlı ilk romanı izledi. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde başladığı eğitimini Ankara Hukuk Fakültesi’nde tamamladı. Yazdıklarını kitaplaştırma olanağı bulamayan arkadaşlarıyla birlikte, harçlıklarını bir araya getirip 1956’da İstanbul’da ’a’ dergisi’ni çıkardı.

Üç kez tutuklandı

12 Mart darbesiyle birlikte siyasal görüşlerinden dolayı üç kez tutuklandı. Cezaevi günleri daha sonra "Kanayan" (1973), "Yaralısın" (1973) adlı kitaplara dönüştü. Deniz Gezmiş ve arkadaşlarını, ’68 kuşağını genç kuşağa tanıtan en önemli kitaplar arasında olan "Gülünün Solduğu Akşam" (1986) da o günlerden yadigârdı. "Kitaptan kopamayışının sonuçlarından biri" olarak nitelendirdiği yayıncılığı tutukluluk yıllarından önce Ankara’da bir sinemanın girişindeki Sergi Kitabevi ile başladı. 1975-1981 arasında Arkadaş Kitaplar adlı ’çocuk edebiyatı dizisi’ni yönetti. 1981 yılında ise, o bembeyaz sırtlarına küçük kırmızı bir kalp iliştirilmiş birbirinden değerli kitapların çıktığı Can Yayınları’nı kurdu. 1950 Kuşağının usta yazarlarından olan Erdal Öz, yazdığı kitaplar kadar yayımladıklarıyla da Türk edebiyatının son 20 yılına damgasını vurdu.

Türkiye adına Nobel

Yayınevini ayakta tutabilmek için zaman zaman ’tek satır’ yazamadığı oldu. 80’li yıllarda çocuklar için yayımladığı kitaplar ’komünizm propagandası’ yaptığı gerekçesiyle, okul bahçesinde çocukların gözleri önünde yakıldı. ’95’te 23 edebiyatçının katkılarından oluşan "Düşünce Özgürlüğü ve Türkiye" adlı ’toplatılma kararı’ alınan kitabı yayımladığı için yargı önüne çıktı. Bunlar gibi çok sayıda "Cam Kırıkları"yla bir ömrü tamamlayan Erdal Öz’e geçen yıl 70. doğum gününde Çiçek Bar’da bir doğum günü partisi düzenlendi. Doğumgününde konuşan Tahsin Yücel, elindeki sembolik heykelciği Öz’e uzattı ve şöyle dedi: "Biz Türkiye adına Nobel ödülünü Erdal Öz’e veriyoruz". Veda için, 6 Mayıs 1972’de idam cezaları infaz edilen, kitaplarını yazdığı Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın ölüm yıldönümü gibi manidar bir tarihi seçen Erdal öz’ü saygıyla anıyoruz.

Türk edebiyatına birçok eser armağan etti

"Havada Kar Sesi Var" (1987)

"Sular Ne Güzelse" (1997)

"Cam Kırıkları" (2001)

"İki Deniz Öyküsü: Vay Yunusum Vah Canım Sular Ne Güzelse" (2005)

"Odalarda" (1960)

"Yaralısın" (1974)

"Odalarda" (1995)

"Deniz Gezmiş Anlatıyor" (1976)

"Defterimde Kuş Sesleri" (2003)

"Allı Turnam" (1976)

"Bir Gün Yine Allı Turnam" (1998)

"Kırmızı Balon" (1990)

"Alçacıktan Kar Yağar" (1982)

"Babam Resim Yaptı" (2003)

8 Mayıs 2006, Milliyet, KONUK YAZAR / Orhan Pamuk

Beni Erdal Öz keşfetti

Benden önceki kuşaktan tanıdığım ilk yazardı Erdal Öz. Onun beni, hiç kimse beni daha tanımazken ilk hikâyemle ’keşfetmesi’nden ikimiz de hep mutlu olduk.

Erdal Öz her şeyden önce benim arkadaşımdı. Yakınımdı, iyi tanıdığım, sevdiğim biriydi. Son yıllarda görüşemediğimiz için şimdi üzgünüm. Kendimi suçluyorum bu yüzden. Benim kuşağımdan değildi ama onun yanında kendimi rahat hissederdim. Yayıncılık yılları yoğun bir siyasi ortam içinde geçti ama Erdal Öz edebiyatın güzellik, sorumsuzluk ve oyunculuk ile de beslenmesi gerektiğini bilirdi.

Yayınevinin başarısı her türlü görüşe açık olması, iyi edebiyatı ön planda tutmasıyla gerçekleşti. Ama bunları söylemem şimdi boş. Ben onunla sohbet etmeyi, onun iğnelemeleri ve şakalarıyla nasıl uğraşacağımı düşünmeyi ve dostluğumuzu hatırlamayı seviyorum ve istiyorum şimdi.

Öz’le tanışmam

Benim ilk kitabım olan ’Cevdet Bey ve Oğulları’, ilk adı Milliyet Yayınları olan, sonra Karacan adını alan Karacan Yayınları’ndan çıktı ama bu yayınevinin yayıncısının kitapçılığa devam etme niyeti olmadığını anladım; Erdal Öz de Can Yayınları’nı yeni kurmuştu, oraya geçtim. Ben Erdal Öz’ün kitaplarını, ’Odalarda’yı, ilk deneysel edebi metinlerini tabii ki biliyordum. ’Cevdet Bey ve Oğulları’nı yazdığım dönemde bir hikâye yazdım; 1975 yılında Antalya’da Film Festivali ile birlikte bir de hikâye yarışması düzenlenmişti. Herkese açıktı. ’Bir hikâye de ben yollayayım’ dedim.

23 yaşındaydım. Hikâyemi yolladım, bir süre sonra da hikâyemin 3.’lük ödülü kazandığını öğrendim. Hayatımda kazandığım ilk edebi ödül! Çok hoşuma gitti bu. Çünkü diğer ödülleri kazananlar, 50’li yaşlarında insanlardı. Üstelik ödülü almak için Antalya’ya gitmeniz gerekiyordu; uçağa binmiştim ve çok heyecanlanmıştım!

Erdal Öz ile orada tanışmadım ama insanlar, jüride yer alan Erdal Öz’ün hikâyemi çok beğendiğini ve benimle tanışmak istediğini söyledi. Ben de İstanbul’a dönünce Erdal Öz’ü arayıp buldum. Böyle tanıştık. Daha o zaman Can Yayınları kurulmamıştı bile.

En güçlü yayınevi

Benden önceki kuşaktan tanıdığım ilk yazardı Erdal Öz. Onun beni, hiç kimse beni daha tanımazken ilk hikâyemle ’keşfetmesi’nden ikimiz de hep mutlu olduk. Sonra bu hatıraların da etkisiyle yayınevinin kurulmasıyla Can Yayınları’na geçtim. Can Yayınları’nın kurulması ve parıldayarak yükselmesi yıllarında içindeydim.

Bütün o yılları yaşadım. Pek çok kitabın Can Yayınları’ndan çıkmasında fikir verdim, fikir aldım. Kitapları sevdiğimi bilir, benimle sohbet etmeyi severdi Erdal. 11 yıl boyunca kitaplarım Can Yayınları’ndan çıktı. ’Sessiz Ev’, ’Beyaz Kale’ ve ’Kara Kitap’ın ilk baskıları Can Yayınları’ndan çıktı. Bu kitapların Türkçede sevilmesinde, başarılı olmasında, okura ulaşmasında Can Yayınları’nın itibarının da büyük etkisi olmuştur şüphesiz.

Can Yayınları’nın edebi listesi her zaman en parlak liste olmuştur. Hâlâ da öyledir. Özellikle yurtdışında bana Türkiye’den hangi yayınevlerini önerdiğim sorulduğunda, Can Yayınları’nı ilk 2 - 3 yayınevi arasında sayarım. Belki de son 60 yılda, eski Varlık Yayınları’ndan sonra Türkiye’deki özel, en güçlü yayınevidir. Bunu da herhangi bir şirket ya da banka desteğiyle yapmamış olduğunu hatırlayalım. Bütün bu işi Erdal Öz kendi kaynakları, özverisi ve yazarların desteğiyle yaptı.

Mürekkebi akıyor!

Bir yazar için en unutulmaz an, kitabının matbaadan çıkıp geldiği andır. ’Kara Kitap’ın ilk baskısını Erdal’ın elime verdiği anı unutamam. Matbaadan yeni gelmiş kitabı eve götürmüştüm; kapağının mürekkebi de elime bulaşmıştı. ’Erdal, kapağı yanlış basmışsın, mürekkebi akıyor’ diye telefon etmiştim. Halbuki bir gün beklemesi gerekiyormuş!

Can Yayınları’ndan ayrılmamda Erdal’ın kabahati yoktu. Bir kavgayla da ayrılmadık. İletişim Yayınları’nda benim kuşağımdan insanlar bana daha rahat bir ortamda, istediğim şartları sundular. Bunda ne Erdal’ın ne de benim kabahatim var. Bence bu normal bir şey.

Benim için hayatımın bir dönemini temsil ediyor Can Yayınları. Geçmişte bıraktıklarımız hatıralarla, o hatıraların duygusal yüküyle anlamlıdır elbette. Ölümler demek ki bize hayatımızın bir döneminin daha kapanmakta olduğunu hissettiriyor. Çok kötü bir duygu. Çok sevdiğim bir arkadaşım öldü işte!

Yolu Can’dan geçenler

Türk edebiyatının en ünlü yazarlarının pek çoğu, yazarlığı sırasında Can Yayınları’yla çalıştı. Bu yazarların bir kısmı daha sonra başka yayınevlerine geçti ancak çoğu, bugün hâlâ isimleri Can Yayınları’yla anılan kitaplarını burada yayımladı. Can’dan geçen yazarlar arasında farklı kuşaklardan, edebiyatımıza yön veren birçok isim yer alıyor. Ahmet Altan, Ahmet Ümit, Mehmet Eroğlu, Oktay Akbal, Orhan Kemal, İnci Aral, Nurullah Ataç, Oya Baydar, Feride Çiçekoğlu, Hilmi Yavuz, Cemil Kavukçu, Tahsin Yücel, Selim İleri, Leyla Erbil, Nedim Gürsel, Müge İplikçi, Şebnem İşigüzel, Pınar Kür, Sema Kaygusuz, Tomris Uyar, Ülkü Tamer, Cemal Süreyya, Bilge Karasu, Demir Özlü, Güzin Dino, Hasan Ali Toptaş, Haydar Ergülen, Nazlı Eray ve Füruzan bu yazarlardan birkaçı.