Deep Purple

Deep Purple, 1968 yılında Searchers topluluğunun davulcusu Chris Curtis önderliğinde kurulan efsanevi Deep Purple, ilk aşamada tuşlu çalgılarda Jon Lord, bas gitarda Nick Simper ve gitarist Richard Hugh (Ritchie) Blackmore’dan kuruluydu.

İlk olarak Roundabout ismiyle tanındılar. Bir kaç gün içinde Curtis ayrıldı. Dave Curtis ve Bobby Woodman da isteneni veremeyince onların boşaltıkları yerler Rod Evans ve Ian Paice tarafından dolduruldu. Deep Purple adını aldılar ve kısa bir İskandinavya turundan sonra, topluluk ilk albümünü kaydetmeye koyuldu. "Shades Of Deep Purple" "Hey Joe" ve 45’likler listesinde zirveye oynayan "Hush" gibi meşhur parçaların yeniden sunumlarını barındırıyordu. Yabancı topraklarda ünleri daha hızlı yayılan grubun uzun turneleri sona erdiğinde kendi ülkelerinde tanıtıma devam ettiler. Tina Turner, Neil Diamond gibi isimlerle birlikte çalışmalar da yapan Deep Purple kendi belirlediği çizgiyi korumaya da özen gösterdi.

1969 temmuzunda, Evans ve Simper, Episode Six’ten gelen Ian Gillan ve Roger Glover ile yer değiştirdi. Klasik Deep Purple olarak akıllara kazınacak bu yeni kadro Lord’un yazdığı "Concerto For Group And Orchestra"yı Londra Fiarmoni Orkestrası ile kaydettiler. Ardından gelen ve "Speed King" ve "Child In Time" gibi parçaları içeren "Deep Purple in Rock" çalışması topluluğun ağır metal türünün vazgeçilmezleri arasında yer alacağını duyuruyordu. Gillan’ın güçlü sesi müziklerine yeni bir boyut kazandırmış oluyordu. Bu yeni kazanılmış şöhret Avrupa kıtasında "Black Night" ile iyice perçinlenecekti. "Strange Kind Of Woman" listelerde iyi bir noktaya gelen bir başka çalışma oluyordu. "Fireball" ve "Machine Head" ise zirveye adını yazdıran iki albüm oldu. Son saydığımızın içindeki parçalardan biri olan "Smoke On The Water" sert rock müziğin tarihine geçmiş bir çalışma olma başarısını gösterecekti... Albüm aynı zamanda topluluğun kendi kurduğu Purple Plakçılıktan çıkan ilk albüm oldu. Platin plak ödüllü "Made In Japan" canlı sunumlarıyla neler başarabileceklerini çok iyi ortaya koyuyordu.

Üyelerin kendi aralarında ise ipler son derece gergindi. "Who Do We Think We Are!" bu çok başarılı kadronun bitişinin habercisi olacaktı. Gillan ve Glover’ın ayrılışı, David Coverdale ve Glenn Hughes’in gelişiyle yeni özellikler kazanan topluluğa yine de epey pahalıya mal olacaktı. "Burn" ve "Stormbringer" İlk 10 listesinde başarılı oldular. Blackmore’un istediği bu değildi. Gidişattan memnun olmayan Blackmore 1975 mayısında Rainbow’u kurmak amacıyla Deep Purple’dan ayrıldı. Bir anlamda onu yetim bıraktı. Tommy Bolin Mor Topluluk’a "Come Taste The Band" albümünde eşlik etti. Ne var ki, farklı tarzlarının birlikte yürümesi mümkün değildi. Deep Purple üyeleri yol ayrımındalardı. Sonuç olarak her biri farklı bir yol izleyerek müzik yaşamlarına kendi oluşturdukları topluluklarda ya da başka müzisyenlere eşlik ederek devam ettiler. Madde bağımlısı Bolin ise bir kaç ay sonra uyuşturucudan öldü.

"En İyileri" albümleri, toplama çalışmalar, Deep Purple’a doyamayanları bir süre daha oyaladı. 1984 yılında Gillan, Lord, Blackmore, Glover ve Paice "Perfect Strangers" çalışmasını tamamladıklarında bir "yeniden birleşme" rüzgarı siyordu. İkinci bir deneme "The House Of Blue Light" ise Gillan ile Blackmore arasındaki bir tartışmadan dolayı başlar başlamaz bitiverdi. Rainbow eski üyesi Joe Lynn Turner, Gillan’ın boşalttığı yeri 1990 yılının Deep Purple’ı yeniden canlandıracak "Slaves And Masters" albümü sırasında doldurdu. Gillan 1993’te topluluğa yeniden katıldıysa da hemen ardından ayrılıverdi. Yolgeçen hanına dönen Deep Purple’ı, "babası" Blackmore, yine bıraktığında bu sefer yerini bir başka yetenekli isim Joe Satriani alıyordu.

1996’daki "Purpendicular"ı kaydeden kadro Steve Morse, Lord, Gillan, Glover ve Paice’den oluşuyordu. Şimdi ise Morlar, yapımcılarının peşi sıra çıkardıkları toplama albümlerle; "altın diskler", "binyılın seçmeleri", "özel bölümler" ile müzik severlerin karşısına çıkıyor... Deep Purple, Led Zeppelin ve Black Sabbath gibi öncü topluluklardan önce ağır metal basit, kaba bir müzik türüydü. Bu topluluklarla birlikte ağır metal yeni, daha soylu bir kimlik kazandı.