Anne Frank

12 Haziran 1929 tarihinde Frankfurt, Almanya’da bulunan Maingau Kızıl Haç Kliniği’nde doğdu. Margot adında bir ablası vardı. Ailesi, liberal Yahudi idi ve dinlerinin gelenek-göreneklerine sıkı sıkıya bağlı değillerdi. Yahudiler ile birlikte içlerinde farklı din mensuplarının da bulunduğu bir toplulukta yaşıyorlardı. Annesi Edith ile babası Otto, bilimsel araştırmalara oldukça meraklı insanlardı. Evlerinde geniş bir kütüphane vardı ve çocuklarını daima okumaya teşvik ederlerdi. Anne Frank; Frankfurt-Dornbusch’ta, Marbachweg 307’deki evlerinde dünyaya geldi. 

1933 yılında Adolf Hitler, Nazi Partisi ile federal seçimleri kazandı. Edith Frank, bunun üzerine çocuklarını alıp Aachen’de yaşayan annesinin yanına taşındı. Bu süre zarfında Otto ise Frankfurt’ta kaldı lakin Amsterdam’da bir iş teklifi alması üzerine, oraya geçiş yaptı ve pektin üreten bir firmada çalışmaya başladı. Edith, bu sırada ailesine bir ev bulabilmek için sıklıkla Aachen ve Amsterdam’a gidip geldi ve nihayetinde Rivierenbuurt’taki Merwedeplein’da, Yahudi-Alman göçmenlerin yaşadığı bir mahallede, kendilerine uygun bir daire buldu. 1933 Aralık ayında Edith, kızı Margot ile birlikte eşi Otto’nun yanına gitti ve Anne, bu sırada anneannesinin yanında kaldı. Frank ailesi, 1933-1939 yılları arasında Almanya’da kaçan 300.000 Yahudi arasında yer aldı.

Amsterdam’a taşınmalarının üzerine Anne, Montessori Okulunda öğrenim görmeye başladı; ablası Margot ise bir devlet okulundaydı. Margot, başlangıçta Felemenkçe sebebiyle problemler yaşasa da kısa bir süre içerisinde yıldız öğrenci oldu. Bu süre zarfında Anne de okuluna alıştı ve birçok arkadaş edinme fırsatı buldu; özellikle Hannah Goslar, en yakın arkadaşı idi. 

1940 yılının Mayıs ayında Almanya, Hollanda’yı işgal etti. İşgal hükûmeti, Yahudilere karşı ayrımcı ve kısıtlayıcı yasalar uygulamaya başladı. Baskı hâlinden uzaklaşmak isteyen Otto Frank, ailesi ile birlikte yaşayabilecekleri tek yer olarak gördüğü Birleşik Devletler’e göç etmeyi planladı. Ancak bu süre içerisinde Rotterdam’daki ABD Konsolosluğu kapatıldı, dâhilindeki tüm başvuru evrakları kayboldu ve dolayısıyla vize başvurusu hiçbir zaman işleme alınamadı. 

Anne Frank, 12 Haziran 1942 tarihindeki on üçüncü yaş gününde annesi ve babasından bir hediye aldı. Bu hediye; kırmızı ve beyaz renkte kareli kumaşla kaplı, önünde küçük kilidi olan bir imza defteriydi. Anne ise bu defteri günlük olarak kullanmaya karar verdi ve bunun üzerine hemen yazmaya koyuldu. 

16 Temmuz 1942 tarihine gelindiğinde Edith ve Otto Frank, çocuklarıyla birlikte saklanma planları yaptılar. Bu sırada Yahudi Göçmenlik Merkez Ofisi’nin yaptığı çağrı, Margot’nun çalışma kampına yerleştirilmesine yönelikti. Aile bunun üzerine saklanma planlarını uygulamayı on gün öne çekmek mecburiyetinde kaldı. 

Anne Frank, saklanmadan önce hem komşusu hem de arkadaşı olan Toosje Kupers’a bir kitap ve çay takımı ile birlikte misketlerini de verdi. Daha sonraları Kupers’ın belirttiğine göre Anne, kendisine: “Misketlerim için endişeliyim çünkü onların yanlış ellere geçmesinden korkuyorum. Benim için bir süreliğe onları saklayabilir misin?” demişti. Frank ailesi, 6 Temmuz’da Kupers ailesine; kedileri Moortje ile ilgilenmelerini rica ettikleri bir not bırakarak saklanma planlarını uygulamaya koyuldular.

6 Temmuz 1942 sabahında aile, güvendikleri bir çalışanlarının yardımıyla Prinsengracht’taki Opekta Şirketi’nin üstünden bir merdiven yardımıyla ulaşılan üç katlı bir eve yerleştiler. Saklandıkları bu ev, Frank’ın günlüklerinde “Arka Ev” olarak geçmektedir. 

Frank ailesi, terk ettikleri evlerini sanki aniden terk etmişler gibi dağınık bıraktılar ve Otto, İsviçre’ye gidebileceklerini içeren bir not yazdı. Saklanırken zorluk çıkarmaması adına Moortje adını taşıyan kedilerini yanlarına almadılar. Bu dönemde Yahudilerin toplu taşıma araçlarını kullanmaları yasaktı, bu sebeple kilometrelerce yürümek zorunda kaldılar. Arka Ev’e vardıklarında ise giriş kapısının önüne bir kütüphane yerleştirdiler, böylece daha iyi saklanabileceklerdi.

Saklandıkları yeri bilen birkaç çalışanları vardı. Victor Kugler, Johannes Kleiman, Miep Gies ve Bep Voskuijl gibi isimler, dış dünya ile aralarındaki bağlantıyı kuruyor; aynı zamanda politik gelişmelerden haberdar olmalarını sağlıyorlardı. Zaman geçtikçe ailenin ihtiyaçlarının karşılanması daha zor hâle geldi. Güvenlikleri, yemek ve diğer tüm gereksinimleri bu kişiler tarafından karşılanıyordu. Üstelik bu kişiler, Yahudileri barındırmalarının öğrenilmesi durumunda ölüm cezası alacaklarının farkındalardı. 

Anne Frank, bu günlerde günlüğünü tutmayı ihmal etmedi. Aile üyeleriyle ilişkilerini ve her birinin karakter özelliklerini kaleme aldı. Duygusal bağlamda kendisine en yakın gördüğü kişi, babasıydı. Anne, bu saklanma döneminde ablasıyla ilişkilerini de güçlendirdi. Yine de zaman zaman ablasını kıskandı çünkü aile üyeleri, onun Margot gibi kibar ve sakin biri olmadığı için kendisini eleştirirlerdi. 

Anne Frank günlüğünde, annesiyle olan ilişkisinin zorluğuna ve onun, kendisine karşı geliştirdiği ikircikli tavırlarına yer verdi. 7 Kasım 1942 tarihindeki notlarında annesiyle yüzleştiğini; ona, kendisini ihmal ettiğini ve kalpsiz olduğunu söylediğini kaleme aldı. Tüm bu anlatıların sonuna, “O benim annem değil.” notunu düştü. Lakin daha sonra yazdıklarından utandı ve günlüğünde, bu düşünceleri sebebiyle kendisine kızdığını belirten notlara yer verdi. 

Tüm bu saklanma döneminde ablasıyla birlikte ders çalışmayı sürdürdü, okula dönebilmeyi ümit ediyordu. Zamanının çoğunu okuyarak, ders çalışaark ve günlüğüne yazarak geçirdi. 

4 Ağustos 1944 sabahında Frank ailesinin saklandığı Arka Ev, subaylar tarafından basıldı. Saklananlarla birlikte onlara yardım edenler de tutuklandı. Saklanan aile üyeleri, önce transit bir kamp olan Westerbork Toplama Kampı’na, 3 Eylül 1944 tarihinde ise Auschwitz’e gönderildiler. Anne ve ablası Margot, Kasım 1944 tarihinde Bergen-Belsen Toplama Kampı’na transfer edildi.  Âdeta terk edilmiş olan bu kampta temizlik sorunu baş gösterdi ve 17.000 kişi tifüs salgını nedeniyle hayatını kaybetti. Margot’nun ölümünden üç gün sonra Anne Frank, tifüs hastalığından dolayı vefat etti.

Saklanan aile üyeleri arasından yalnızca Otto Frank hayatta kaldı. Kızlarının ölüm haberini aldıktan sonra Miep Gies, Anne’in günlüğünü Otto Frank’a ulaştırdı; aslında bu günlüğü Anne için saklamıştı. Otto Frank, günlüğü okuduktan sonra kızını hiç tanımadığını fark etti ve bir kopyasını profesör bir arkadaşına gönderdi. Nihayetinde günlüğü yayımlamaya karar verdi ve günlük, ilk seferde yüz elli bin adet basıldı. 

Anne’in saklanmış olduğu ev, 1960 yılında müzeye çevrildi.

Kaynak: Sinem Türkan, Günlüklerin Tiyatroya Uyarlanması ve Bir Model Oyun Anne Frank’ın Hatıra Defteri, Bahçeşehir Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul 2017.

https://www.temayayinlari.com/urun/anne-frankin-hatira-defteri/