Ahmet Mithat Efendi

Ahmet Mithat Efendi

1844 yılında İstanbulda doğdu. Doğduğunda verilen ismi sadece Ahmetti, Mithat ismi kendisine daha sonra Mithat Paşa tarafından verildi. Yoksul bir ailede büyüdü. Çocukluğunda oldukça hırçın ve yaramaz olan Ahmet Mithat Efendi, davranışlarıyla yaşadıkları mahallenin sakinlerinin tepkisini çekti ve mahallelinin şikâyetinin artması üzerine babası Süleyman Ağa tarafından Mısır Çarşısında bir aktarın yanında karın tokluğuna çalışmak üzere çırak olarak verildi. Babasının vefatının ardından, annesinin ilk eşinden olan ağabeyi Hafız İbrahim, aileyi Vidine aldırdı. 

Vidin’de Sıbyan Mektebine başladı. Çocukluk ve gençlik döneminde mesleki eğitim, okulda eğitim ve evde eğitim olmak üzere üç ayrı eğitim aldı. Mesleki eğitim sürecini iki ayrı döneme ayırarak ele almak mümkündür. İlki, Mısır Çarşısı’ndaki aktar çıraklığı; ikincisi ise Rusçukta Tuna Vilayeti Mektubi Kalemindeki fahri çıraklık dönemidir. 

25 Ekim 1863’te ailesiyle birlikte Rusçuk’a geldi ve 13 Mart 1864’te Tuna Vilayeti Mektubi Kalemi’ne çırak oldu. İkinci çıraklık dönemi yaklaşık yirmi yaşında başladı. Fahri çıraklıktan önce rüştiyeden mezun olmasına rağmen rüştiye eğitimi, memur olmak için yeterli görülmedi. Bir taraftan kalemde fahri çıraklığa devam ederken diğer taraftan da Hacı Salih Efendi’nin medresesinde Arapça ve Farsça dersleri, Dragan Efendi ile Odyan Efendi’den ise özel olarak Fransızca dersleri aldı. Bu dönemde, Mektubi Kalemindeki fahri çıraklığına ek olarak valiliğe bağlı değişik bürokratik mevkilerde ve vilayet gazetesi “Tunada yazı işlerinde yardımcılık görevlerini de yerine getirdi. 

Tam olarak ne zaman okula başladığı bilinmemektedir. 1861 yılında İstanbula döndü ve Tophanede kumbaracı yokuşundaki Sıbyan Mektebine devam etti. 1862 yılında, Hafız İbrahim aileyi yeniden Vidine getirdi. Aynı yıl Mithat Paşanın bugün Sırbistan sınırlarında bir il olan Nişe vali olmasıyla bütün aile Nişe geçti. Ahmet Mithat Efendi, bu sayede Nişte 1862 yılında üçüncü sınıftan rüştiyeye başladı ve oldukça başarılı bir öğrencilik hayatı geçirdi. Kısa zamanda okula uyum sağladığı gibi çok fazla çaba harcamadan 1864 yılında birincilikle mezun oldu. Rüştiye eğitimi sırasında Arapça, Farsça, Fransızca, kozmografya ve coğrafya dersleri aldı; kendi gayretiyle biraz da tarih öğrendi. Rüştiye eğitiminin ardından, Tuna Vilayeti Mektubi Kalemindeki fahri çıraklık dönemi başladı. 

Okuldaki ve iş yerindeki eğitime ilave olarak evde de eğitim gördü. Mısır Çarşısı’nda aktar çırağı olduğu dönemde aynı çarşıda dükkân sahibi olan Hacı İbrahim Efendiden okuma yazma dersleri aldı. Bunun ardından ikinci bir dil daha öğrenmek için girişimde bulundu ve Galatada dükkân sahibi olan bir Frenkten sabah akşam dükkânını süpürmek karşılığında Fransızca dersleri almaya başladı. Evde eğitim sürecinin üçüncü ve son döneminde ise Rusçuk’ta Matbuat Kaleminde memur olan Dragan Efendi’den ve Tuna vilayetinde politika müdürü olan Odyan Efendi’den özel Fransızca dersleri aldı.

Hafız İbrahim, Ahmet Mithat Efendinin kendisine yolladığı mektupları, o dönemde Bulgaristan Valisi olan Mithat Paşanın hükûmet dairesindeki bir memura okuttu. Memur, Ahmet Mithat Efendinin mektuplarını çok beğendi ve Mithat Paşanın yetenekli gençleri himaye ettiğini söyleyerek Hafız İbrahimden onu davet etmesini istedi. Bunun üzerine Hafız İbrahim bir miktar para yollayarak, Ahmet Mithat Efendi’yi davet etti ve Ahmet Mithat Efendi aktar kalfalığından ayrılarak ağabeyinin yanına gitti. 

Gençliği Rumelide, Tuna vilayetinin üç önemli kenti Vidin, Niş ve Rusçukta geçti. Gençliğinin ilk dönemlerinde at üstünde gezmeye, silahlara ve ava oldukça meraklıydı. Rusçuktaki sefahat, sağlığını tehdit eden boyutlara ulaştığı için yakınlarının yönlendirmesiyle bugün Bulgaristanda Tuna Nehri kenarında bir şehir olan Ziştoviye gitti. Ancak Ziştovide sefahate ara vermediği gibi daha da arttırdı. Ardından ağabeyi Hafız İbrahimin 1866 yılında Sofyada kurulacak ıslahhane ve fabrika gibi inşaatlarda memur olarak görevlendirilmesiyle kendisi de inşaatlarda çalışan Batılı mühendislere çevirmenlik yapmak üzere Sofyaya gitti. Ancak Sofya’da sadece mühendislere çevirmenlik yapmakla kalmadı, “ilk yazı uğraşım” dediği kitap çevirilerine burada başladı. 

Kısa zamanda Sofyanın sefahat dünyasının da müdavimi olunca ailesinin yönlendirmesiyle ilk eşi Servet Hanımla evlendi. Ancak evliliğinin ilk ayı dolmadan aldığı bir telgrafla tekrar Rusçuka çağrıldı ve eşini Sofyada bırakarak tek başına Rusçuka döndü. Burada yine sefahat âlemlerine girdi. Ağabeyi Hafız İbrahim, Ahmet Mithat Efendiyi sefahat âleminden çıkarmak için bir bahaneyle ağır bir biçimde eleştirdi ve aralarında tartışma çıktı. Ağabeyinin kendisini eleştirmesini gururuna yediremeyerek evi terk etti. Uzunca bir süre ailesiyle görüşmedi ve Mektubi Kaleminden de ayrıldı. 

Dönemin tapu ve kadastro işleriyle ilgilenen kurumu Defter-i Hâkanîdeki “tapu doldurma” görevine başladı ve gerçek anlamdaki iş tecrübesini burada edindi. Bu dönemde onun hayatında Muhacirin Komisyonu Reisi Şakir Bey etkili oldu. Onu yazı ve çeviri işleriyle profesyonel olarak ilgilenmeye teşvik etti. Şakir Beyin evinde misafirken Molièrein Mariage Forcé (Zoraki Nikah) isimli kitabını çevirdi. Bu dönemde Şakir Beyin Tuna İdare-i Nehriye adıyla Tuna Nehri üzerinde gemi işletmesi yapan kurumun başına geçmesiyle Ahmet Mithat Efendi de bu kurumda tahsildar olarak işe başladı. Daha sonra buradaki görevinden istifa etti. 

İstifasının hemen ardından, Tuna gazetesi yazarlığı ile Ziraat Müdürlüğü yazı işlerine aynı anda atandı. Tuna gazetesindeki görevi, matbaa ve gazeteyle tanışmasına vesile oldu. Tuna gazetesinde yazı işlerine yardım etme göreviyle gazetecilik hayatına başladı, daha sonra gazetede yazar ve başyazar olarak da görev yaptı. Bu süreçte gazete yazıları vesilesiyle yavaş yavaş tanınmaya başlandı. O dönemde İstanbulda yayımlanan Terakki isimli bir gazetede çıkan yazıya verdiği cevap oldukça beğenildi. 

Osmanlı düşünce dünyası hakkındaki kanaatleri bu dönemde oluşmaya başladı. Toplamda sekiz ay süren gazetecilik ve memuriyet deneyiminden sonra Mithat Paşa maiyetiyle birlikte Bağdata gitmek üzere Rusçuku terk etti. Tuna gazetesinde deneyim kazandığı için Bağdatta matbaa kurmakla görevlendirildi. Öncelikle matbaayı kurdu, ardından da Zevra isimli vilayet gazetesini çıkarmaya başladı. 

Mithat Paşanın Bağdatta açtığı Mekteb-i Sanâyinin öğrencileri için Hâce-i Evvel isimli okul kitabını bu dönemde yazdı. Ayrıca Kıssadan Hisseyi de Bağdatta yayımladı. Daha sonra İstanbulda yayımlayacağı Letâif-i Rivâyât başlıklı hikâye dizisinin ilk birkaç öyküsünü de Bağdatta yazdı. 

Bağdatta yazı faaliyetlerinde bulunduğu dönemde İstanbulda Maarif-i Umumiye Nezâreti sıbyan okullarında okutulacak bazı kitaplar için bir yarışma açtı. Kitaplarda aritmetik, geometri ve astronomi gibi bilimlerden özet bilgilere yer verilmesi istenmekteydi. Hâce-i Evvel kitabının istenilen niteliklere uygun olduğunu düşündü ve bunun üzerine, dönemin Maarif Nazırı Safvet Paşaya bir dilekçeyle başvurarak Hâce-i Evvelin üçüncü baskısı için hazırladığı taslakları yolladı. Ayrıca eğer ihtiyaç duyulursa İstanbula gelerek Maarif Nezareti için çalışabileceğini de belirtti. Safvet Paşa bir iş garantisi vermese de teşvik edici bir cevap yazdı. 

12 Mart 1871’de İstanbula geldi. Bağdattan arkadaşı Fevzi Bey, kendisine Erkân-ı Harbiye tarafından çıkarılan Ceride-i Askeriye isimli derginin başyazarlığını teklif etti. Memur olmayı düşünmediğinden bu teklifi reddetti. Ancak Fevzi Bey’in haftada iki defa çıkan Ceride-i Askeriye için çok fazla zaman harcamasına gerek olmadığını, başka işlerle de uğraşabileceğini söylemesi üzerine bu teklifi kabul etti. 22 Nisan 1871de Ceride-i Askeriyeye başyazar oldu ve 9 Ağustos 1872ye kadar bu işe devam etti. Burada yazmaya başladıktan kısa bir süre sonra Tahtakalede kirada oturduğu evde kendine ait küçük bir matbaa kurdu. Matbaada aile üyeleri ile hep birlikte çalıştı. Daha önce kaleme aldığı Hâce-i Evvel başlıklı okul kitabıyla Letâif-i Rivâyât dizisinden bazı hikâyeleri bu matbaada basıp satmaya çalıştı. Ancak kitap basma işinden beklediği kazancı sağlayamadı. Bunun üzerine ek iş arayışına girdi. 

Basiret başta olmak üzere o dönem yayımlanan çeşitli gazetelere yazı yazmaya ve İbret gazetesini yönetmeye başladı. Bu arada matbaanın işleri de artmaya başlayınca matbaayı önce Asmaaltındaki Camlı Hana ardından da Bâbıâliye taşıdı. Bâbıâliye taşınınca Mösyö Praldinin çıkardığı Takvim-i Ticaret gazetesinin Türkçe ve Fransızca kısımlarının basımı ile Türkçe kısmının yazım işini de aldı. Ayrıca, Beyoğlunda fotoğrafçılık yapan Paskal Sabah Efendinin Orient Illustree adındaki Fransızca resimli gazetesinin basım işini aldı. Bu işi aldığı için matbaasını, Beyoğlu’nda Haçopulo Çarşısına taşıdı. Bu dönemde Ceride-i Havadisten istifa etti. 

Devir ve Bedir isimli gazeteleri çıkardı. Ancak Devir bir sayı, Bedir ise sadece on üç sayı çıkarılabildi. Devir, dönemin sadrazamı Mithat Paşaya hitaben yazılan bir makale dolayısıyla kapatıldı. Bedirin de kapatılmasından sonra halkı fen ve felsefe konularını okumaya alıştırmak amacıyla Dağarcık isimli popüler bilim dergisini yayımladı ancak bu dergi yalnızca on sayı çıkarılabildi. 

Dağarcıkı çıkardıktan bir süre sonra Basiret gazetesinde yayımlanan imzasız bir makalede, kıyamet gününü inkâr ettiği ve insanoğlunun aslının maymundan geldiğini ileri sürdüğü gerekçesiyle dinsizlik ve kâfirlikle suçlandı. Ebüzziya Tevfik, Namık Kemal, Menâpirzade Nuri Bey ve Hakkı Efendi ile birlikte 6 Nisan 1873 tarihinde tevkif edildi ve Ebüzziya Tevfik ile Rodos’a sürgün edildi. 10 Nisan 1873’ten 30 Mayıs 1876da Sultan V. Muradın tahta çıkışıyla affoluncaya kadar üç yıl iki ay Rodos Zindanında sürgün kaldı. 

1876 yılında çıkarılan bir afla İstanbul’a dönünceye kadar kısıtlı olanaklarla yayın yapmaya ve matbaasını idare etmeye devam etti. Sürgünde olduğu dönemde bazı yazılarını matbaanın başında olan yeğeni Mehmed Cevdetin (Cevdet Bey) adıyla yayımladı. Sürgün boyunca hikâye, roman, tiyatro ve tarih kitapları yazdı. Bunlar arasında Letaif-i Rivayat serisi içinde basılan Ölüm Allahın Emri bu dönemde yayımlandı. Ayrıca Kırkambar isimli derginin ilk on sayısını ve Dünyaya İkinci Geliş, Açık Baş ve Ahz-ı Sar gibi kitaplarını da Rodostayken yayımladı. 

Sürgün yıllarında aynı zamanda eğitim faaliyetlerine de devam etti. Daha sonra Medrese-i Süleymaniye adıyla kuracağı okulun temellerini hapishanede bazı öğrencilere ders verdiği küçük derslikte attı. Ayrıca Rodosta bir çevresi oldu. Rodos yıllarında Hâlidiye Şeyhlerinden postnişinlik yapan Ali Talip Efendi ve Şeyh Abdullah Efendiden etkilendi. 

1876 yılında İstanbula döndü ve İttihad isimli bir gazete çıkardı. Aynı zamanda Vakit gazetesinde de yazıları yayımlandı. Kendi gazetesi olan Tercüman-ı Hakikati 1878 yılında çıkarmaya başladı. Gazete II. Abdülhamit tarafından maddi olarak desteklendi. Aynı yıl, Takvim-i Vekayî’nin de başına geçti ve 1879da Matbaa-i Âmirenin yöneticisi oldu. 

Yayın faaliyetlerinin yanı sıra başka işlerle de ilgilendi. 1880 yılında Beykoz, Akbabadaki Balcıoğlu Çiftliğini satın aldı. Türkiyeye ilk suni kuluçka makinesini ve ilk fennî arı kovanını getirdi ve bunları ülkede ilk tecrübe eden adam oldu. O, Avrupadan, bunlarla birlikte, birçok nadide meyve aşıları, çiçek tohumları, fidanlar da getirtti. Balcıoğlu Çiftliğinden sonra Sırmakeş Suyunun bulunduğu Serdaroğlu Çiftliğini de satın aldı. 

Çeşitli özel girişimlerde bulunsa da II. Abdülhamid döneminde yayıncılıktan ve kamu görevlerinden vazgeçmedi. 1889’da Stockholm’de toplanan Müsteşrikler Kongresinde Osmanlı Devletini temsilen katıldı. 1895te Meclis-i Umûr-ı Sıhhiye reisi oldu. II. Meşrutiyetinin ardından Darülfünun ve Darülmüallimatta genel tarih, dinler tarihi ve felsefe dersleri verdi ve vefat edinceye kadar Darüşşafakada da öğretmenlik yaptı. 

Yaşamı boyunca dönemin önemli devlet adamları, sanatçılar ve aydınlarla ilişki içerisinde oldu. Bu ilişkiler çocukluğunun bir kısmını ve gençliğinin tamamını geçirdiği Tuna Vilayetinde başladı. Bu dönemde, başta Mithat Paşa olmak üzere, Vilayetin ileri gelen devlet adamlarıyla yakın ilişkiler kurdu. Bu dönemde Mithat Paşa ve Ahmet Mithat Efendi arasındaki ilişkinin en önemli göstergesi, Mithat Paşanın kendi adını Ahmet Mithat Efendiye vermesidir. 

1873-1876 yılları arasındaki Rodos sürgünü ve 1889 Stockholm Müsteşrikler Kongresi hariç, 1871 yılından vefat ettiği 1912ye kadar hayatının kalan kısmını İstanbulda geçirdi. Sürgün öncesi ve sonrası, çevresiyle ilişkileri açısından, hayatında önemli bir değişim meydana geldi. Sürgün öncesi daha çok “Yeni Osmanlılar olarak bilinen Osmanlı muhalif grubuyla ilişki içindeyken sürgün sonrasında II. Abdülhamitle yakınlaştı. Bu yakınlaşma Jön Türklerin 1908de II. Abdülhamiti tahttan indirerek yeniden II. Meşrutiyet’i ilan etmelerine kadar devam etti. Bu dönemde, daha önce yazılarından takip ettiği ve hayranlık duyduğu, başta Namık Kemal olmak üzere, Yeni Osmanlılar grubunun üyeleriyle de şahsen tanışma imkânı buldu. 

Tuna Vilayetindeyken, Yeni Osmanlıların İstanbul’da ve Avrupa çıkardıkları yayınları yakından takip etti. Ancak tamamını onaylamadı, eleştirilerde de bulundu. Hürriyet fikri üzerinden Yeni Osmanlılar ile kendisi arasındaki farkı belirginleştirmeye çalıştı. Bu çerçevede Yeni Osmanlıların hürriyet fikrini yayma çabasının bir açıdan vaktinden önce bir başka açıdan ise vaktinden sonra olduğunu iddia etti. Yeni Osmanlıların fikirlerinin vaktinden önce olmasının nedenini, halkın eğitim düzeyinin yeterli olmaması olarak açıkladı. Bu yüzden Yeni Osmanlıların yaptıkları yayınların halk tarafından anlaşılamadığını savundu. 

Ona göre Yeni Osmanlıların fikirlerini yayma çabasının zamanından sonra olmasının geç kalmışlıkla ilgisi vardı. Eğer bu fikirler III. Selim zamanında yayılmış olsalar ve Avrupanın mevcut durumu hakkında bilgiler verilseydi çok daha faydalı olurdu. 

Namık Kemalle tanıştıktan sonra düzenli olmasa da belirli aralıklarla görüşmelerine devam etti. 

II. Abdülhamid’in padişahlığının hemen başlangıcında yayımladığı Üss-i İnkılap ve Zübdetü’l-Hakâyık isimli eserlerde siyasi tercihini ortaya koydu. II. Abdülhamid’e olan yakınlığını da açıkça ifade etti. Bu dönemde Ahmet Mithat Efendinin, Namık Kemalle ve Mithat Paşayla ilişkisinde bir değişim meydana geldi. 

II. Abdülhamid döneminde yoğun bir şekilde yayın faaliyetine başlayan Ahmed Mithat Efendi kendi eserlerinin de önemlice bir kısmını bu dönemde yazdı. Ayrıca Tercüman-ı Hakikatte gençlere yer verdi. Onların bir kısmının eserlerini gazetesinde yayımlayarak yazarlık mesleğinde önemli bir aşamayı katetmelerine yardımcı oldu. Bunlar arasında, Ahmet Rasim, Hüseyin Rahmi, Hüseyin Cahit, Ali Kemal, Ahmet İhsan, Muallim Naci, Mustafa Refik, Veled Çelebi, Halit Ziya, Necip Asım, Beşir Fuat, Tevfik Fikret, Cenap Şahabettin, Sami Paşazade Sezai ve Fatma Aliye Hanım, Gülnar Hanım, Makbule Leman Hanım ve Şair Nigar Hanım gibi isimler yer aldı. 

Ayrıca yine bu dönemde özellikle edebiyatçılar arasında devam eden çeşitli dil ve edebiyat tartışmalarında taraf oldu ya da kendisi çeşitli tartışmalar başlattı. XIX. yüzyılın sonlarına doğru Jön Türk hareketinin yükselmeye başlamasıyla eski etkisi unutulmaya başlandı. Nitekim Ahmet Mithat Efendi, 1908de ilan edilen II. Meşrutiyetten sonra önemli bir göreve getirilmedi. Bu dönemde yayın faaliyeti yapmaya çalışsa da fazla takip edilmedi. 

Ahmet Mithat Efendi’nin Eserleri:

Hace-i Evvel (1869)

Letaif-i Rivayat 1 (Suizan; Esaret) (1870)

Letaif-i Rivayat 2 (Gençlik; Teehhül) (1870)

Letaif-i Rivayat 3 (Felsefe-i Zenan) (1870)

Letaif-i Rivayat 4 (Gönül; Mihnetkeşan) (1870) 

Letaif-i Rivayat 5 (Firkat) (1870)

Kıssadan Hisse (1870) 

Letaif-i Rivayat 6 (Yeniçeriler) (1871)

Letaif-i Rivayat 7 (Eyvah) (1871)

Durûb-ı Emsal-i Osmaniye: Şinasi Hikemiyatının Ahkâmı -Tasvir-(1871)

Kâinat (1871)

Letaif-i Rivayat 8 (Ölüm Allah’ın Emri) (1873)

ık Baş (1874)

Ahz-ı Sâr yahut Avrupanın Eski Medeniyeti (1874)

Hükm-i Dil (1874) 

Hasan Mellah -yahut- Sır İçinde Esrâr (1874)

Hüseyin Fellâh (1874)

Dünyaya İkinci Geliş -yahut- İstanbulda Neler Olmuş? (1874)

Felâtun Bey ile Rakım Efendi (1875)

Karı-Koca Masalı (1875)

Paris’te Bir Türk (1876)

Menfa (1876) 

Letaif-i Rivayat, 9 (Bir Gerçek Hikâye; Bir Fitnekâr) (1876)

Çengi (1877)

Süleyman Musulî (1877)

Bekârlık Sultanlık mı Dedin? (1877)

Üç Yüzlü Karı (1977)

Zuhur-ı Osmaniyan (1877)

Üss-i İnkılap (1877-1878)

Tarihçe-i İnkılap yahut Çerkez Hasanın Tercüme-i Hâli (1878)

Tarih-i Umumi - Kısm-ı Evvel - Ezmine-i Mütekaddime Tarihi (1878)

Zübdetü’l-Hakayık (1878) 

Ekonomi Politik (1879) 

Hilal-i Ahmer - Cemiyet-i İnsaniyenin Tarihi (1879)

Konak yahut Şeyh Şamilin Kafkasya Muhaberatında Bir Hikâye-i Garibe (1879)

Medhal ve Tarih-i Fünun-ı Coğrafya (1879) 

Sevda-yı Say u Amel - Teşrik-i Mesai - Taksim-i Mesai (1879) 

Tarih-i Umumi - Kısm-ı Sani - Ezmine-i Mutavassıta Tarihi (1879)

Yeryüzünde Bir Melek (1879)

Kâinat (1880)

La Dame aux Camelias (1880)

Amiral Bing (1881)

Antonin (1881)

Beliyât-ı Mudhike (1881)

Bir Fakir Delikanlının Hikâyesi (1881)

Bir Kadının Hikâyesi (1881)

Henüz On Yedi Yaşında (1881)

Kâinat (1881)

Karnaval (1881)

Nevm ve Hâlât-ı Nevm (1881)

Gabriel’in Günahı (1882)

Peçeli Kadın (1882)

Vah! (1882)

Acâib-i Âlem (1882)

Dürdâne Hanım (1882)

Yeni Ölçülere Açık Hesap (1882)

Merdud Kız (1883)

Müdafaa (1883)

Müdafaaya Mukabele Mukabeleye Müdafaa (1883)

Su (1883)

Esrâr-ı Cinâyât (1884)

Cellâd (1884)

Volter Yirmi Yaşında (1884)

Çengi yahut Daniş Çelebi (1884)

Çerkez Özdenler (1884)

Fürs-i Kadimde Bir Facia yahut Siyavuş (1884)

Muhaberat ve Muhaverat (1884)

Orsival Cinayeti (1884)

Letaif-i Rivayat 11 (Bahtiyarlık) (1885)

Letaif-i Rivayat 12 (Cinli Han) (1885)

Letaif-i Rivayat 13 (Obur) (1885)

Letaif-i Rivayat 14 (Bir Tövbekâr) (1885)

Hayret (1885)

Cinli Han (1885)

Hüsrevname (1885)

İlhamat ve Taglitat - Psikoloji yani Fenn-i Menafiü’r-Ruha Dair Bazı Mülahazat (1885)

Lü’lü-i Asfer (1885)

Müdafaa (1885)

Abdest ve Namaz - Mübtediler İçin Kıraat Kitabı (1886)

Alayın Kraliçesi (1886)

Kamere Âşık (1886)

Mufassal - Tarih-i Kurun-ı Cedide - Cild-i Evvel (1886)

Mufassal - Tarih-i Kurun-ı Cedide - Cild-i Sani (1886)

Sağlık - Mübtediler İçin Kıraat Kitabı (1886)

Terbiyeli Çocuk - Mübtediler İçin Kıraat Kitabı (1886)

Beşir Fuat (1887)

Demir Bey -yahut- İnkişâf-ı Esrâr (1887)

Çingene (1887)

Letaif-i Rivayat 16 (Çifte İntikam) (1887)

Hulasa-i Hümayunname (1887)

Musahabat-ı Leyliye 1 (Vakit Geçirmek)(1887)

Musahabat-ı Leyliye 2 (Ömür Uzunluğu) (1887)

Musahabat-ı Leyliye 3 (Teehhül) (1887)

Musahabat-ı Leyliye (Tasarrufat-ı Kimyeviye) (1887)

Musahabat-ı Leyliye 5 (İtiyat) (1887)

Musahabat-ı Leyliye 6 (Kadınlarda Hıfz- Cemal) (1887)

Musahabat-ı Leyliye 7 (Tedkik-i Müskirat) (1887)

Musahabat-ı Leyliye 8-9 (Volter) (1887)

Musahabat-ı Leyliye 10 (İtirazât) (1887)

Letaif-i Rivayat 17 (Para) (1887)

Letaif-i Rivayat 18 (Kısmetinde Olanın Kaşığında Çıkar) (1887)

Schopenhauer’in Hikmet-i Cedidesi (1887)

Fennî Bir Roman -yahut- Amerika Doktorları (1888)

Haydut Montari (1888)

Arnavutlar-Solyotlar (1888)

Gürcü Kızı -yahut- İntikam (1888),

Musahabat-ı Leyliye 11 (Berekât-ı Tenasüliye) (1888)

Musahabat-ı Leyliye 12 (Babalar ve Oğullar) (1888)

Bilgiç Kız (1888)

Nedâmet mi? Heyhat! (1889)

Rikalda -yahut- Amerika’da Vahşet Âlemi (1889)

Aleksandr Stradella (1889)

Şeytankaya Tılsımı (1889) 

Musahabat-ı Leyliye 13 (Kadınlarda Tezyid-i Cemal) (1888)

Medrese-i Süleymaniye - Tedrisat-ı İbtidaiye - Enva-ı Huruf - Birinci Defter İçin Yapılmış Rehnüma-yı Mulallimîn (1888)

Medrese-i Süleymaniye - Tedrisat-ı İbtidaiye - Hareke - Sükûn - Harf-i Med - Üç Aylık Mürettep Ders İçin Meşk Mecmuası (1888)

Mufassal - Tarih-i Kurun-ı Cedide - Cild-i Salis (1888)

Papazdaki Esrar (1888)

Çiçekler (1889)

Dünya (Amerika) (1889)

Dünya (Asya) (1889)

Dünya (Coğrafya Istılahatı) (1889)

Dünya (Afrika ve Avustralya) (1889)

Hayvanlar (1889)

Musahabat-ı Leyliye 14 (Terakki) (1889)

Musahabat-ı Leyliye 15 (İstidad-ı Etfal) (1889)

Musahabat-ı Leyliye 16 (1889)

Kuşlar (1889)

Medrese-i Süleymaniye - Tedrisat-ı İbtidaiye - Hareke - Sükûn - Harf-i Med - İkinci Defter İçin Yapılmış Rehnüma-yı Muallimîn (1889)

Medrese-i Süleymaniye - Tedrisat-ı İbtidaiye - Huruf-ı Kameriye ve Şemsiye - Tenvin Usul-i İmla Mebadisi (1889)

Meyveler (1889)

Müntehabat-ı Ahmet Mithat (Cild-i Evvel) (1889)

Müntehabat-ı Ahmet Mithat (Cild-i Sani) (1889)

Nebatlar (1889)

Nedamet mi Heyhat (1889)

Yürüyen Hayvanlar (1889)

Üç Cins Mahluk (1889)

Ahbar-ı Âsâra Tamim-i Enzar (1890)

şahedât (1890)

Avrupa’da Bir Cevelan (1890)

Musahabat-ı Leyliye 17 (Harekât) (1890)

Musahabat-ı Leyliye 18 (Bir Mektup) (1890)

Musahabat-ı Leyliye 19 (İki Mektup) (1890)

Musahabat-ı Leyliye 20 (Terakkiyat-ı Hâzıra ve Mesakîn) (1890)

Papaz’daki Esrâr (1890)

Diplomalı Kız (1890)

Letaif-i Rivayat 20 (Dolaptan Temaşa) (1890)

Hallü’l-Ukad (1890)

Mütehabat-ı Ahmet Mithat (Cild-i Salis) (1890)

Paris’te 30000 Budî (1890) 

Rikalda yahut Amerika’da Vahşet Âlemi (1890)

Şeytankaya Tılsımı (1890)

Udolf Hisarı (1890)

Ben Neyim? Hikmet-i Maddiyeye Müdafaa (1891)

Edvar-ı Askeriye (1891)

Ahmet Metin ve Şirzâd (1891)

Sanatkâr Namusu (1891)

Cid’in Hülasası (1891)

Zabit (1891)

Hayâl ve Hakîkat (1891)

Sayyadane Bir Cevelan (1892)

İstibşar  (1893)

Letaif-i Ruvayat 21 (İki Hudakâr) (1894)

Letaif-i Rivayat 22 (Emanetçi Sıtkı) (1894)

Letaif-i Rivayat 23 (Cankurtaranlar) (1894)

Letaif-i Rivayat 24 (Bir Acibe-i Saydiye) (1894)

Fatma Âliye Hanım yahut Bir Muharrire-i Osmaniyenin Neşeti (1894)

Letaif-i Rivayat 25 (Ana Kız) (1895)

Avrupa Âdâb-ı Muaşereti yahut Alafranga (1896)

Beşair-i Sıdk-ı Nübüvvet-i Muhammediye (1895)

Niza-ı İlim ve Din [1. cilt] (1896)

Niza-ı İlim ve Din [2. cilt] (1896)

Taaffüf (1895)

Gönüllü (1896)

Sait Beyefendi Hazretlerine Cevap (1896)

Bu’d-ı Şems Nasıl Ölçülür (1897)

Niza-ı İlim ve Din [3. cilt] (1897)

Eski Mektuplar (1897)

Mesâ’il-i Muğlaka (1898)

Hikmet-i Peder (1898)

Altın Âşıkları (1899)

Ana Babanın Evlat Üzerindeki Hukuk ve Vezaifi (1899)

Çocuk Melekât-ı Uzviye ve Ruhiyesi (1899)

Peder Olmak Sanatı (1899)

Niza-ı İlim ve Din [4. cilt] (1900)

Jön Türk (1908)

Tarih-i Edyan (1910)

Darülfünun Dersleri (1. kısım) (1912)

Tarih-i Hikmet (1912)

Darülfünun Dersleri (2. kısım) (1913)

Kaynak 1:Özgür Atakan, Eğitim Sosyolojisi Açısından Ahmet Mithat Efendinin Edebi Eserlerinde Toplum ve Eğitim, Ankara Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Eğitimin Kültürel Temelleri Anabilim Dalı Eğitimin Sosyal ve Tarihi Temelleri Programı, Doktora Tezi, 2018.

Kaynak 2: Onur Kılıç, Ahmet Mithat Efendinin Pariste Bir Türk, Yeryüzünde Bir Melek, Henüz On Yedi Yaşında ve Dürdane Hanım Romanlarında Şahıslar Kadrosu, Beykent Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Türk Dili ve Edebiyatı Ana Bilim Dalı, Türk Dili ve Edebiyatı Bilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi, 2019.

Kaynak 3: https://www.elipskitap.com.tr/yazarlar/140/ahmet-mithat-efendi

https://www.elipskitap.com.tr/urun/karnaval/

https://www.elipskitap.com.tr/urun/yeniceriler/

https://www.elipskitap.com.tr/urun/cellat/

https://www.elipskitap.com.tr/urun/henuz-17-yasinda/