Abdullah Bin İbaz

Abdullah Bin İbaz


Abdullah Bin İbâz hakkındaki ilk bilgiler, Emeviler’in Hâricîler’e aşırı zulmü ve baskısı karşısında, yine bir Haricî olan Nâfi Bin Ezrak’ın teklifi üzerine, onun Yezîd Bin Muâviye’ye karşı halifelik iddiasında bulunan Abdullah Bin Zübeyr’e yardıma karar veren topluluk arasında yer aldığıdır. Ancak İbnü’z-Zübeyr ile fikren anlaşamayan Haricîler ondan ayrılınca Abdullah da Nâfi Bin Ezrak, Abdullah Bin Saffâr ve Hanzala Bin Beyhes ile Basra’ya gitti (683). Fakat Nâfi, Hâricîler’in pasif kalmasının doğru olmadığını ileri sürerek kendisine katılanlarla birlikte Ahvaz’a gitti ve Basra’da kalan Muhakkime Hâricîleri’ne, ka’ade’nin (pasif kalan Haricîler) kâfir olduğuna dair bir mektup yazdı. Onun bu mektubu Basra’ya geldiği zaman önce Abdullah Bin Saffâr, sonra da Abdullah Bin İbâz tarafından okundu. İbn İbâz, “Allah, Nâfi Bin Ezrak’ın doğru söylediğini kabul eden her görüşü kahretsin" deyip aralarında bulundukları insanların müşrik olmadığını, bunun için kendi durumlarının, müşriklerin arasında bulunduğu sırada Hz. Peygamberin durumu ile kıyaslanamayacağını söyledi ve içlerinde yaşadıktan insanların sadece nimetler karşısında nankör sayılmaları gerektiğini, bu sebeple de onların can ve mal el-Ezdrnin tesiriyle olduğu açıktır. Hatta bazı Sünnî müellifler, muhtemelen bu davranışına bakarak onun bir İbâzî olmadığını da söylemişlerdir. Esasen o, aklıselim ve sünnet huduttan içinde kalmak isteyen Vehbîler’i kendi etrafında toplayıp Basra’da sakin bir hayat yaşamıştır. Onun reisliğinde Basra’da yaşayan İbâzîler’in bu devrine kitmân (gizlenme) devri denilmiştir. İbâzî kaynaklar ona İmâmü’l-müslimîn, imâmü ehli’ttahkîk ve’lumde denildiğini bildirirler. Abdullah’ın 683 yılında kısa bir müddet İbnü’z-Zübeyr’e katılması dışında, kendi mensuplarının siyasî ve sosyal çalkantılar karşısında pasif halde kalmalarını sağladığı bilinmektedir. Buna, muhtemelen mensubu bulunduğu Ahnef Bin Kays’ın taraftarlannın davranışı ve en önemlisi, fırkanın fikir babası sayılan Câbir Bin Zeyd’in düşüncelerini benimseme arzusu sebep olmuştur denebilir. Çünkü o, Ahnefin Emevî idarecileri ile anlaşma imkânlarını sonuna kadar sürdürdüğüne şahit olmuştu. Nitekim kendisi de aynı yolu takip ederek Abdülmelik Bin Mervân ile dostça münasebetler kurdu; hatta İbâzî müelliflere göre, Abdülmelik’e "iyiliği yayması ve kötülüğü engellemesi" için bir tavsiye mektubu yazdı. Abdullah bu mektubunda, ilk iki halife Ebû Bekir ile Ömer’in Kitap ve Sünnete bağlı kaldıklarını, Osman’ın ise gerek valileri gerekse icraatı ile Kitap ve Sünnetten ayrılarak bid’atlar icat ettiğini, kendisine Allah’ın kitabını hatırlatmak için gidenlere tövbe ettiğini söylediği halde, tövbesini çiğneyip onlann dövülmesi veya el ve ayaklannın kesilmesi için valilerine mektup yazdığını, bu mektubun ele geçirilmesi üzerine katlinin meşrulaştığını, ondan sonra iş başına gelen Ali’nin ise Allah’ın koyduğu hüküm dururken insanlann hakemliğine baş vurmak suretiyle küfre girdiğini, Muâviye’nin fâcir olup liderlik peşinde koştuğunu, hele Yezîd gibi fâsık, kâfir ve içki içen birini kendi yerine halef seçmesinin kötülük olarak ona yeteceğini, bütün bu olumsuz tavırları kendilerinin tasvip etmediğini, gerçekte Hâricîler’in, kulların değil Allah’ın hükmüyle hareket ettiklerini, zulme karşı çıktıklarını ve fakat hareketleriyle küfre giren İbn Ezrak’tan teberrî ettiklerini, yer yer âyetlere dayanarak açıkladıktan sonra, imamların hidâyet ve dalâlet imamlan olmak üzere ikiye ayrıldığını, Abdülmelik’in de hidâyet imamı olması için Allah’ın kitabınauymasının zaruri olduğunu etraflıca izah etmiştir. Bir bakıma Abdullah Bin İbâz ile taraftarlannın hareketlerinin sebeplerini ve zihniyetlerini gösteren bu mektup, 686 yılından sonra yazılmış olmalıdır. Çünkü mektubun buraya alınmayan bir kısmında. Muhtar ile İbnü’z-Zübeyr’in kardeşi Mus’ab arasında, bu yılda cereyan eden bir çarpışmadan da söz edilmektedir.

İbn İbâz’ın bu mektubu dışındaki faaliyetleri ve ölüm tarihi bilinmemektedir. Şehristânî, onun Mervân Bin Muhammed zamanında (744/750) ayaklandığını ve Mervân’ın kuvvetleriyle Tebâle’de çarpıştığını söylüyorsa da bu husus pek inandırıcı görünmemektedir.