Hacı Bektaş-i Veli

Hacı Bektaş-i Veli

1209’da Nişabur, İran’da doğdu.

Asıl adının Bektaş veya Muhammed b. İbrahim b. Musa olduğu, Bektaş kelimesinin de Hünkâr gibi lakap olabileceği belirtilmektedir. Makâlât’ta hac ile ilgili bilgi vermesinden dolayı hacca gittiği, Hacı lakabının da buna göre verildiği ifade edilmektedir. Hayatını konu alan Velâyetname-i Hacı Bektaş-ı Veli adlı eserde; Hz. Ali’nin soyundan olduğu, Horasan’ın Nişabur şehrinde dünyaya geldiği, babasının altıncı İmam Musa Kazım’ın neslinden Horasan Hükümdarı Seyyid İbrahim-i Sani, annesinin ise Nişabur şehri âlimlerinden Şeyh Ahmed’in kızı Hatem Hatun olduğu anlatılmaktadır.

Velâyetname-i Hacı Bektaş-ı Veli adıyla bilinen bu eser; biyografisi, Anadolu’ya gelişi ve yaşadığı olaylara mitolojik bir bakışısıyla yer vermektedir. Bu eser onun ismi etrafında meydana gelen olağanüstü maceralar, efsanevi olaylarla dolu birçok menkıbeyi içermektedir. Yazarının kim olduğu ihtilaflı olan bu eserin, bazı kütüphanelerde hem manzum hem de manzum mensur karışık olarak yazma nüshaları bulunmaktadır. Yine bu esere göre Lokman-ı Perende tarafından yetiştirildi ve Anadolu’ya gönderildi. Bu süreçte iyi bir eğitim aldığı, Arapça ve Farsçayı öğrendiği anlatılmaktadır.

Önceleri Amasya, Kayseri ve Sivas yörelerine giden ve sonra rşehir civarında Sulucakarahöyük’e yerleşti. Burada birçok kişiyi irşat etti. Kendisinden bahseden kaynakların en eskisi, Menâkıbu’l-Arifin adlı eserdir. Eflâkî; Hacı Bektaşın, Baba Rasul (Baba İshak)’un meşhur halifesi olduğunu söylese de kaynaklar onun, Baba İshak ayaklanmasına katılmadığını belirtmektedir.  Diğer bazı kaynaklarda I. Murad devri âlimleri arasında olduğu veya Orhan Bey zamanında yaşadığı rivayet edilmektedir. Mevlana ile çağdaş olduğu da diğer bir rivayettir.

1270’te vefat etti. Mezarı, Nevşehir Hacı Bektaş ilçesindedir.

Gerek inanç sisteminin mahiyeti gerekse tasavvufi terminolojisindeki konumu itibarıyla sebebi her ne olursa olsun, bir kavram karmaşası mevcuttur. Ayrıca onun Tanrı inancı konusunda da fikir birliği yoktur. Muhtelif tarikatlar, teizm, Hurûfîlik, vahdetivücut, hulûl, Şiilik, Sünnilik ve hatta panteizm kavramları, onun ve ölümünden sonra onun adına sistemleştirilen Bektaşilik tarikatı için dillendirilen inanca dair düşünce yapılarıdır.

Kendisi için Sünni bir âlim, Şii bir mutasavvıf, meczup, seyyid gibi tanımlamalar yapılmaktadır. Genel kabul gören bir görüşe göre onun inanç sistemi bakımından ehlisünnet çizgisinde bir İslam âlimi olduğu ifade edilirken, diğer bir görüş de onun çeşitli tesirlerle Bâtıni yorumlara kaymış bir tarikat şeyhi olduğunu iddia etmektedir. Bu düşünce yapılarının inanç sistemleri arasında benzerlikler olduğu kadar keskin ayrımlar da mevcuttur. Bize göre bunların hepsinin bir kişide birlikte veya ayrı ayrı bulunduğunun iddia edilmesi bir problemdir ve din felsefesinin temel soruları devreye girmek durumundadır.

Genelgeçer kanaate göre ise inanç sisteminin temeli, Kur’an ve sünnete dayandırılmaktadır. Hakkında birbirini tutmayan iddialar dile getirilmektedir. Bu iddialar yazılı ve sözlü kaynaklarda farklılık arz etmektedir. Diğer taraftan Alevi-Bektaşiler tarafından tartışmasız bir şekilde Aleviliğin pirlerinden birisi olarak kabul edilmektedir. Temsil ettiği tasavvufi anlayışın temelinde insan ve Tanrı sevgisi oldukça belirgindir. “Gelin canlar bir olalım.”, “Bir olalım, iri olalım, diri olalım.” ilkeleriyle toplumda birlik ve beraberliğin sağlanması, hoşgörü ve dayanışmanın gelişmesini istemektedir.

Eserleri:

A. Makâlât: Aslı Arapça olan tasavvufi bir eserdir ve on üç kısımdan oluşmaktadır. Eserin Velâyetnâme’de yer alan Molla Saadettin adlı kişi tarafından Türkçeye tercüme edildiği ifade edilmektedir. İlk manzum tercüme ise Hatipoğlu Muhammed tarafından yapıldı. Eserin manzum ve mensur türleri de bulunmaktadır. Daha önce Sefer Aytekin tarafından yayınlanan eserin manzum ve mensur nüshaları üzerine M. Esad Coşan tarafından tenkitli bir çalışma yapıldı. Şeriat, tarikat, marifet, hakikat makamlarını ayet ve hadisleri tanık göstererek anlatan Makâlât, dört kapı kırk makam öğretisi üzerine kuruludur. Dört kapı, kırk makam anlayışı Türk mutasavvıflarının kabul ve takip ettikleri bir anlayıştır. Bu bakımdan Makâlât, Ahmed Yesevî’nin Fakrnâme’sine oldukça benzemektedir. İstanbul Üniversitesi ve Süleymaniye Kütüphanelerinde yazma nüshaları bulunmaktadır.

B. Kitabü’l-Fevâ’id: İstanbul Üniversitesi Kütüphanesindeki Türkçe yazmalar bölümü 55 numarada kayıtlıdır. Abdülbaki Gölpınarlı, üçüncü şahıs anlatımı olan bu eserin Hacı Bektaş Veli’ye ait olmayıp, Mesnevî, Nefehât gibi bazı tasavvufi eserlerden iktibaslarla oluşturulduğunu söylenmektedir.

C. Fatiha Suresi Tefsiri: Fuad Köprülü’nün ilk kez varlığından bahsettiği eserle ilgili Baha Sa’id Bey, sonradan yanan Tire Kütüphanesi’nde Hacı Bektaş’a ait bir Fatiha Tefsiri olduğunu söyledi. Esad Coşan ise, Tire Kütüphanesinde eserin ne nüshasına ne de eserle ilgili bir kayda rastlayamadığını belirtmektedir.

D. Şathiyye: Türk Ansiklopedisi’nin “Bektaş” maddesinde sınırlı bilgi veren ve iki sayfa kadar bir şathiyyesi olduğunu nakleden Gölpınarlı, eserin bulunduğu yeri belirtmedi. 11. yüzyılda Enverî mahlaslı Hurûfî ve Nakşî bir müellif tarafından nazım ve nesir karışık olarak Tuhfetü’s-Salikîn adıyla şerh edildi.

E. Hacı Bektaş Veli’nin Nasihatleri: Kendisine ait nasihat ve vasiyetleri içeren emanetler, bir nüshası Hacıbektaş ilçesi Halk Kütüphanesi 29 numarada kayıtlı olan ve Dedemoğlu tarafından yazılan Akâid-i Tarikat adlı eserin devamında kayıt altındadır. İstanbul Arkeoloji Müzesi Kütüphanesi 891 numarada kayıtlı Mecmuatü’r-Resâil içinde tamamlanmamış ve Hacı Bektaş Veli’ye ait olup olmadığı tespit edilemeyen nasihatler bulunmaktadır.

F. Besmele Şerhi: Manisa Kütüphanesi’nde 3536 numaralı kayıtta bir nüshası bulunan bu eser, Türkçe olarak kaleme alındı. 827/1422 yılında Cafer b. Hasan tarafından istinsah edilen ve Kitab-ı Tefsir-i Besmele Ma’a Makâlât-ı Hacı Bektaş Rahmetullah başlığını taşıyan eser, elli yedi sayfadır. Eser Rüştü Şardağ ve Diyanet Vakfı Yayınları tarafından yayınlandı. Bu eserde özellikle Allah, Rahman ve Rahim isimleri üzerinden besmeleyi şerh etti.